SİTEDE EN SON BİLGİLER YER ALACAKTIR( TALEPLERİNİZ DOĞRULTUSUNDA KİMYA 1. 2. 3. VE 4. SINIFLAR İÇİN SINAVLARDA GELEBİLECEK HER DERSTEN VİZE VE FİNAL SORULARI HOCALAR HAKKINDA AYRINTILI BİLGİ VS)

İÇERİK

Ana Sayfa
İletişim
Ziyaretçi defteri
KİMYA 1. SINIF
KİMYA 2. SINIF
=> PROF.DR. MUSTAFA ÖZCİMDER ANALİTİK KİMYA
KİMYA 3. SINIF
KİMYA 4. SINIF

 

 

TEORİK ANALİTİK KİMYA

I

 

 

 

 

KİTAP   I

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Prof. Dr. Mustafa ÖZCİMDER     Yard. Doç. Dr. Ayla DEMİRCİ

 

 

Kırıkkale Üniversitesi

Kimya Bölümü

 

 

Kırıkkale 2008

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İÇİNDEKİLER

 

1. ANALİTİK KİMYAYA GİRİŞ

 

1.1.    Analitik Kimyanın Tanımı                                                                                                    

1.2.    Analitik Proses                                                                                                                   2

1.2.1. Amacın Saptanması                                                                                                            2

1.2.2. Analitik Yöntemin Seçimi ve Optimalleştirme                                                                  3

1.2.3. Analitik Bilginin Elde Edilmesi                                                                                         4

1.2.4. Araştırma ve Proses Geliştirme                                                                                          4

1.2.5. İdare,Yönetim                                                                                                                    4

1.3.    Uygulama Alanı                                                                                                                 4

 

2.ÇÖZELTİLER

 

2.1.    Tanımlar

2.2.    Konsantrasyon Birimleri

2.2.1. Ağırlık /Hacim

2.2.2. Molarite

2.2.3. Formalite

2.2.4. Molalite

2.2.5. Normalite

2.2.6. ppm, ppb

 

3.DENGE I

 

3.1.    Giriş

3.2.    Denge Sabiti

3.3.    Çeşitli Denge Örnekleri

3.4.    Serbest Enerji ve Denge Sabiti

3.5.    Dengeyi Etkileyen Faktörler

3.5.1. Denge Üzerine Basınç ve Hacım Etkisi

3.5.2. Madde Derişiminin Etksi

3.5.3. Sıcaklık Etkisi

3.5.4. Çözücü Etkisi

3.6.    Denge Hesapları

 

4.DENGE II. ÇÖZÜNÜRLÜK

 

4.1.    Giriş

4.2.    Çözünürlük

4.3.    Çözünürlük Çarpımı

4.4.    Çözünürlüğe Ortak İyon Etkisi

4.5.    Diğer Tepkimelerin Çözünürlüğe Etkisi

4.6.    Elektrolit Derişimin Çözünürlüğe Etkisi

4.7.    Aktive Katsayılarının Kullanarak Hesaplamalar

4.8.    Sülfür Çöktürmeleri (Fraksiyonlu Çöktürme)

4.9.    Denge ve Aktiflik

4.6.    Aktive Katsayılarını Kullanarak Çözünürlük Hesaplamaları

 

5.ELEKTROLİTLER VE İYONİZASYONLARI

 

5.1.    Elektrolitler

5.2.    Asitler, Bazlar ve Tuzlar

5.3.    Protoliz, Otoprotoliz, Suyun Otoprotolizi

5.4.    Asit ve Bazların Kuvveti

5.5.    pH

5.6.    Zayıf Elektrolitlerin İyonlaşmaları

5.6.1. Zayıf Monoprotik Asitlerin İyonlaşmaları

5.6.2. Zayıf Monoprotik Bazların  İyonlaşmaları

5.7.    İndikatörler

5.8.    Tampon Çözeltiler

5.9.    Hidroliz

 

6.KOMPLEKSLER

 

6.1.    Giriş

6.2.    Kompleks Oluşumunda Rol Oynayan Faktörler

6.3.    Kompleks İyonlarının Oluşumu

6.3.1. Elektrostatik Kuvvetlerle Kompleks Oluşumu

6.3.2. Koordinat Bağlar Sonucu Kompleks Meydana Gelmesi

6.4.    Kompleks İyon Türleri

6.4.1. Komplekslerin Okunuşu

6.4.2. Katyon-İnorganik Molekül Kompleksleri

6.4.3. Katyon-İnorganik Anyon Kompleksleri

6.4.4. Katyon-Organik Anyon Kompleksleri

6.5.    Komplekslerin İyonlaşmaları ve Denge Sabitleri

 

EKLER

Tablo E.I  Çözünürlük Çarpımları

Tablo E.2  Bazı Asitlerin Okunuşları

Tablo E.3  Bazı Zayıf Bazların İyonlaşma Sabitleri

Tablo E.4  Bazı Zayıf Asitlerin İyonlaşma Sabitleri

 

PROBLEMLER

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BÖLÜM   1

 

 

 

 

ANALİTİK KİMYAYA GİRİŞ

 

 

 

 

1.1   ANALİTİK KİMYANIN TANIMI

 

Herhangi bir bilim dalına genellikle bir tanım vererek başlanır. Literatürde analitik kimya için otuza yakın tanıma rastlamak mümkündür. Örneğin:

 

I. Verilen bir örneğin içinde hangi element veya element gruplarının bulunduğunu saptamak ve bunların miktarlarını tayin etmek analitik kimyanın görevidir.

 

II. Analitik kimya, bir örnekteki maddelerin belirlenmesi için gerekli metotlarla ilgilenir ve numunedeki maddelerin bağıl miktarlarını bulmaya çalışır.

 

III. Analitik kimya maddelerin kompozisyonlarının tayini ile ilgilenir.

 

Aralarında farklılık olmakla beraber bu tanımlar genellikle birbirine çok yakındır. Aslında en kısa tanım olarak analitik kimya analitik kimyacının uğraşı alanı diyerek bir tanımda yapmak da mümkündür. Kuşkusuz bu tanımı tamamlayıcı ayrıntıların verilmesi gerekir; Analitik kimyacı bir örneğin kalitatif ve kantitatif analizini yapar gibi.

Analitik kimyacı analizleri yapmadan önce kendine bir strateji belirler. Bu strateji için şu konular üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapar:

 

a) Yapılması gerekli çalışmalar nelerdir?

b) Çalışmalar yapılırken ne gibi araçlardan yararlanılır?

c) Varılması istenen amaç (hedef) nedir?

d) Amaç hangi dallara hizmet eder?

Yukarıda sayılan maddeler göz önünde bulundurularak yeni tanımlar yapılabilir.

 

IV. Analitik kimya (analitik kimyacı) analitik prosesler yardımıyla maddenin kimyasal yapısını bularak (hedef) onu karakterize edebilmek için veriler (bilgi, information) elde eder.

 

V. Analitik kimya (analitik kimyacı), sonuçta madde veya sistemleri karakterize edebilmek için, mevcut analitik metodları optimum şekilde kullanarak bilgi toplama stratejisi geliştirir.

 

Yukarıda yapılan tanımlarda belirtilen analitik amaçları gerçekleştirebilmek için aşağıda verilen genel koşulların sağlanması gerekir:

 

a)  Analitik sonuçlara varılabilmesi için uygun metodlara, cihazlara ve eğitilmiş elemana ihtiyaç vardır.

b) Gerektiğinde analitik yöntemler geliştirilmeli, bunun için bilgisayar tekniklerinden yararlanmalıdır.

c) Analitik proses optimalleştirilmeli ve laboratuar en iyi şekilde kullanılmalıdır.

 

1.2   ANALİTİK İŞLEM (ANALİZ)

 

Analitik işlem (proses) birkaç basamakta tamamlanır.

 

1.Amacı saptanması

2.Analitik yöntemin seçimi ve optimalleştirme

3.Analitik verilerin elde edilmesi

4.Araştırma, yöntem geliştirme

5.Tüm analitik prosesin yönlendirilmesi işlemi (management)

 

1.2.1   Amacın Saptanması

 

Analiz yaparak bir maddenin kompozisyonunun bulunması amaç değil, ancak bir problem çözümüdür.

Şekil 1.1' de ölçümü yapan laboratuar, ölçüm veya madde ile ölçümlerin kullanılacağı yerler, hastane fabrika arasındaki ilişki şematik olarak gösterilmiştir

Hasta ne kadar hastadır? Çimento yapımında kullanılan maddelerin karışımları ne olmalıdır? Suyun içindeki kirliliğin derecesinin insan sağlığını etkileyecek düzeyde midir? Bu tür sorulara cevap laboratuarda bulunan sonuçlarla verilmeye çalışılır. Amaç budur.

 

 

 

 

Laboratuar

Proses (Ürün)(Hasta)

Fabrika (Hastane)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                             Şekil 1.1 Laboratuar-Fabrika (Hastane) ilişkisi

 

 

Bir analitik laboratuarına bir petrokimya sanayinden veya klinik laboratuarından örnekler gelir. Bunlara laboratuarda çeşitli işlemler uygulanır ve laboratuardan veri adı verilen sayısal veya grafikler şeklinde bilgiler çıkar. Laboratuar kapalı bir sistemdir. Genel olarak  laboratuarı terk eden veriler bir prosesi yönetmek veya ürünlerin kalitesini kontrol etmek amacıyla kullanılır.

 

 

Proses

 

 

Kontrol,ve ayarlanabilir                                                             Ayarlanamaz değişkenler

 

Giriş değişkenleri (x)                                                                  Çıkış değişkenleri(y)

 

 

                              Şekil 1.2 Proses ve giriş çıkış değişkenleri

 

Şekil 1.2'de bir proses, giriş ve çıkış değişkenleri ile beraber gösterilmiştir. Analiz sonuçları yardımıyla sürekli bir prosesi kontrol etmek, giriş değişkenlerini seçerek ayarlanmayan değişkenlere rağmen çıkış değişkenlerini belli sınırlar içerisinde tutabilmek demektir. Bu amaçla ya ileri besleme (feedforward) veya ters besleme (feedback) uygulanır. Geri beslemede çıkış (y) analiz edilir. Belirli limitler dışında çıkmış değerlerin bulunması halinde sistemi kontrol eden (insan veya makine) müdahale eder. Bunun için giriş verilerinde örneğin hammaddenin miktarını veya sıcaklığını değiştirir. Bir hastanın kan analizinde elde edilen verilere göre kanda demir oranı düşük çıkmış ise hastaya demir artırıcı ilaçlar verilir. Bu bir anlamda giriş parametreleri kontrolü demektir.

İleri beslemede (z)'deki değişme gözlenir (y)'nin belli formda çıkması için (x) kontrol edilir.

Bütün bu kontrol sisteminin iyi çalışabilmesi, her şeyden önce laboratuardan güvenilir sonuçların çıkmasına bağlıdır. Proses ürünü tanımlamak, yapılan analizlerin diğer amacıdır. Örneğin bir firmanın ürettiği heksanın saflık derecesinin belirlenmesi bir analiz sayesinde olabilir.

       PROSES

Örnek alma

    KONTROL

                            

                                    Şekil 1.3 "Feedback" (ileri besleme) Kontrol

       PROSES

LABORATUAR

    Örnek alma

   KONTROL

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                               Şekil 1.4 "Feedforward" (ileri besleme) Kontrol

 

Geri beslemeli kontrol sistemlerinde ürünlerden alınan örnek labotatuarda analiz edilir. Ürünün istenilen kalitede çıkabilmesi için, laboratuar sonucuna göre ham madde parametreleri (derişim, karışma oranları) ve proses değişkenleri (sıcaklık, basınç) ayarlanır.

 

İleri beslemeli kontrolde ham maddeden alınan örnek analiz edilir. Ham maddenin kalitesine göre kontrol parametreleri (sıcaklık, basınç, karıştırılacak diğer maddelerin oranı) ayarlanır. Bu sayede ürünün istenilen kalitede çıkması sağlanır.

 

1.2.2   Analitik Yöntemin Seçimi ve Optimalleştirme

 

Bir analitik problemin çözümü için çeşitli metotlar arasından en uygununu seçmek gerekir. Bunun için ekonomik faktörler, zaman, eleman ve cihaz varlığı önemli etkenlerdir. Bu parametrelerin en uygunlarının kullanılabilmesi için yapılan işleme optimalleştirme adı verilir. Analizin optimalleştirilmesinde doğruluk, seçicilik, duyarlılık sınırı ve ekonomik faktörler esastır. Bütün bu değerlerin en uygun (optimum) olacağı koşulların belirlenmesi optimalleştirmedir.

Laboratuarlarda optimum yöntemi seçmek zannedildiği kadar kolay değildir. Çoğu kez çok sayıda yöntem arasından seçim yapmak zorunda kalınır. Deneysel optimalleştirme çok zaman alıcı bir yöntemdir; örneğin yüzlerce gaz kromatografi sabit fazını içinden doymuş alkanların ayrımı için en uygununun seçimi günlerce deneysel çalışmayı gerektirir. Faktör analizi, nümerik taksonomi, informasyon teorisi, deneysel optimalleştirme işleminin yerine kullanılabilecek matematiksel, istatistiksel yöntemlerdir. Bu yöntemlerle çok sayıdaki kolon dolgu maddesi seçimi sınıflandırmaya/seçime tabi tutulur ve deneysel optimalleştirme için harcanan zaman önemli ölçüde azaltılır.

 

Analitik kimyada optimum (en uygun) analiz yöntem seçimini bir kaç paragrafta açıklamak imkansızdır. Kemometrik yöntemler bu konuda bir hayli yardımcı olurlar.

 

1.2.3   Analitik Verinin Elde Edilmesi (Information)

 

Yöntem (metot) seçiminden sonra madde analizi yapılır ve veri adı verilen matematiksel veya grafik biçiminde değerler elde edilir. Bu bilgiler hemen veya daha sonra gereğinde kullanılmak üzere saklanır. İyi bir yöntem seçimi yapılmış ise uygulamada karşılaşılan sorunların boyutu küçüktür. Ancak analiz sonuçlarının yeteri kadar doğru olup olmadığının istatistiksel yöntemlerle veya diğer analitik yöntemlerin kullanımıyla kontrolü gerekir.

 

1.2.4   Araştırma ve Proses Geliştirme

 

Analitik kimyacının önemli görevlerinden birisi de metot geliştirme veya yeni metotlar araştırmaktır. Bunun için kuşkusuz çeşitli kimya bilim dallarının yanı sıra (fizikokimya, organik kimya, inorganik kimya, elektrokimya gibi), fizik, matematik, elektronik gibi diğer bilim dallarının yardımına ihtiyaç vardır. Bütün bu bilim dallarından yararlanma literatür araştırması ile sağlanabilir.

 

1.2.5   İdare,Yönetim

 

Yukarıda sayılan işlemlerin yapılabilmesi için uygun koşulların bir araya getirilmesi gerekir. Cihaz ve malzeme alımı, personel, yer temini, örnek temini gibi ön şartlar ancak idari mekanizma tarafından sağlanan imkanlarla yerine getirilir. Kurumların yalnızca analizlerin yapılması için imkan sağlamakla kalmayıp, yeni yöntemler geliştirilebilmesine olanak sağlayacak maddi kaynaklar yaratmak, eleman ve cihaz temini gibi konularda uygun mentaliteye sahip olması gerekir. Üzülerek belirtmek gerekir ki bugün ülkemizdeki sanayi kuruluşlarının çok azında araştırmaya yönelik laboratuar birimleri oluşmuştur. Aslında ülke genelinde araştırmaya ayrılan maddi kaynaklar dünya ortalamalarının çok altındadır.

 

1.3   UYGULAMA ALANLARI

 

Journal of Chromatography, Analitica Chimica Acta, Analytical Chemistry gibi periyodik olarak yayınlanan bilimsel dergilerde yapılan araştırmalar ve uygulamaları izlemek mümkündür. Her yıl adı Analytical Chemistry'de verilen literatür taramalarından analitik kimyanın uygulama alanları şöyle sıralanabilir.

 

Hava kirliliği, su kirliliği

Klinik kimya

Metal kaplamalar

Gübre sanayi

Gıda

Metalurji

Pestisit kalıntı analizleri

Petrol petrokimya sanayi

İlaç sanayi

Polimerler

Lastik sanayi

Yakıtlar

 

Analitik kimya, kimyanın diğer dallarının bir uygulaması olarak düşünülebilir. Bu nedenle analitikçinin fizikokimya, organik kimya, inorganik kimya gibi diğer bilim dallarını da çok iyi bilmesi gerekir. Ancak diğer taraftan da bir organik kimyacı veya fizikokimyacı çalışmalarında analitik yöntemleri kullanmak zorunda olduğu için iyi bir analitik kimya bilgisine sahip olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BÖLÜM   2

 

 

 

 

ÇÖZELTİLER

 

 

 

 

2.1 TANIMLAR

 

İki veya daha fazla sayıda maddenin birbiri içerisinde homojen bir şekilde dağılmasıyla elde edilen karışıma çözelti (solüsyon) adı verilir. Çözünen maddelerden miktarca az olanlara çözünenler, çok olana ise çözücü adı verilir. Örneğin sodyum klorür su içinde çözünmüş ise su çözücü, sodyum klorür ise çözünendir. Bir miktar alkol su içerisinde, veya benzen, petrol eteri içinde çözünerek hazırlanan çözeltilerde sırasıyla su ve petrol eteri çözücü, benzen ve alkol çözünen maddelerdir. Yukarıda değinildiği gibi ağırlık veya hacımca büyük olan çözücü olarak tanımlanır. Örneğin, içinde %75 alkol bulunan su alkol çözeltisinde alkol çözücü, su çözünendir. %5 su içeren alkol çözeltisinde ise su çözünen, alkol çözücüdür.

Çeşitli çözeltiler hazırlamak mümkündür. Çözücünün sıvı, katı ve gaz olduğu ve yine bunlar içerisinde sıvı katı ve gaz maddelerin çözünerek çözeltiler meydana getirdiği çeşitli örneklerle bilinmektedir. Çözeltiler çeşitli biçimlerde sınıflandırılabilirler. Bunlardan bazıları aşağıda verilmiştir.

 

Derişimlere göre ;

 

a.Seyreltik çözelti

b.Derişik çözelti

 

Çözücü içinde çok az miktarda (bağıl olarak) çözünen madde var ise çözelti seyreltik olarak tanımlanır. Bu çözeltinin içindeki çözünenden bir miktar daha eklenirse çözelti derişik hale getiriliyor demektir. İlk çözeltiye bu kez çözücü eklenirse çözelti daha da seyreliyor denir. Görüldüğü gibi derişik-seyreltik kavramları bağıldır.

Çözünenin dağılma biçimine göre;

 

a.Moleküler çözelti

b.Elektrolitik çözelti

 

Yukarıda değinildiği gibi çözünen çözücü içinde yalnızca moleküllerin dağılımı ile homojen bir karışım meydana gelmiş ise çözelti moleküler çözelti adını alır. Diğer taraftan asit, baz, tuz gibi maddeler özellikle su gibi polar çözücüler içinde iyonlarına ayrılarak dağılırlar. Elektrolit adı verilen bu maddelerin oluşturduğu çözeltilere iyonik çözeltiler adı verilir.

 

Tanecik büyüklüğüne göre;

 

a.Kolloidal çözeltiler

b.Gerçek çözeltiler

 

Çözücü içinde dağılan maddenin tanecik büyüklükleri mikrometre düzeyinde ise burada ne moleküler ne de iyonik çözelti söz konusudur. Bu tür çözeltilere kolloidal çözelti adı verilir. Sabunun, deterjanın suda dağılmaları kolloidal çözeltilere örnektir.

Yukarıda değinilen çözeltiler ise gerçek çözeltileridir.

 

2.2   DERİŞİM (KONSANTRASYON) BİRİMLERİ

 

Çözeltilerde çözünen maddenin miktarının çözücünün veya çözeltinin miktarına bağlı olarak ifade edilmesine derişim (konsantrasyon) denir. Çözücünün veya çözünenin miktarı ağırlık veya hacım cinsinden verilebilir. Çok kullanılan derişim birimleri; molarite, normalite, mol kesri, yüzdeler, formalite, ppm, ppb.

 

2.2.1   Ağırlık-Hacım (w/v)

 

Üç tür ifade edilebilir: w/w,  w/v,  v/v

Bir çözeltinin derişimi çözünen maddenin ağırlığının çözücünün hacmına bölümü şeklinde;

gram/litre (g/L)

miligram/litre (mg/L)

miligram/mililitre (mg/ml) olarak ifade edilebilir.

Hacım olarak litre veya mililitre kullanılmasının yanı sıra ağırlık olarak Tablo 2.1' de verilenler kullanılabilir.

 

Bazı hallerde derişim, çözeltinin 100 mililitresinde çözünen madde miktarı olarak da verilebilir. Bu durumda % yüzde ifadesi w/v ile beraber kullanılır. Aşağıda farklı yüzde tanımları verilmiştir.

 

     Çözünenin ağırlığı (g) 

                                               x 100   = Yüzde (w/w)     (Ticari maddeler)

      Çözeltinin ağırlığı (g)               

 

 

    Çözünenin hacmi (ml) 

                                                x 100 = Yüzde (v/v)             (Sıvılar)

     Çözeltinin hacmı (ml)

 

 

      Çözünenin ağırlığı (g)  

                     x100 = Yüzde (w/v)          (Katı sıvı içinde)

     Çözeltinin hacmı(ml)

 

 

                    Tablo 2.1 Gramın Alt ve Üst Katları    

 

Adı

Kısaltılmış Şekli

Gramın Katı

Teragram

Tg

      1012

Gigagram

Gg

      109

Megagram

Mg

      106

Kilogram

kg

      103

Hektogram

hg

      102

Dekagram

dag

      101

Gram

g

      100

Desigram

dg

      10-1

Santigram

cg

      10-2

Miligram

mg

      10-3

Mikrogram

µg

      10-6

Nanogram

ng

      10-9

Pikogram

pg

      10-12

Femtogram

fg

      10-15

Attogram

at

      10-18

 

 

2.2.2   Molarite (M)

 

Bir litre çözeltide çözünen maddenin mol sayısına molarite denir. Bir molar çözelti denince, 1 mol (1 gram-molekül ağırlık) maddenin yeteri kadar su (sulu çözeltilerde) ile bir litre hacıma  tamamlanmasıyla elde edilen çözelti akla gelir. Mol sayıları ise,

                                                                                                                                                                               maddenin ağırlığı (g)

mol sayısı    =            

maddenin molekül ağırlığı (g/mol)

 

oranından hesaplanır ve nihayet molarite ;

 

 

Molarite (M)  = mol    sayısı / çözelti hacmi (L)

 

eşitliği ile bulunur. Sözlü ifadede Molar kelimesi kullanılır.

 

2.2.3   Formalite (F), Analitik Derişim

 

Maddeler çözelti içerisinde daha önce değinildiği gibi molekül veya iyon halinde bulunurlar. Bu durum göz önüne alınınca herhangi bir madde çözeltiye konulduğu an ile çözündükten sonraki anlarda farklı durumdadır. Örneğin 100 ml su içine konulan 1.42 gram Na2SO4 su içinde tamamen iyonlaşacağı için artık sodyum sülfattan bahsedilemez ve bu çözeltinin molaritesi 0.1 M' dır denilemez. Bir başka örnek olarak asetik asit çözeltisini ele alalım. 3 gram asetik asit 1 litre suda çözünürse bu çözeltinin derişimi için 0.05 M asetik asit denilemez. Çünkü asetik asit suya konulduğu zaman ileride göreceğimiz biçimde belli bir yüzde ile iyonlaşır, sonuçta ortamda bir miktar asetat ve hidronyum iyonları meydana gelirken bir miktarda asetik asit molekülü kalır. Kalan asetik asitin mol sayısı kesinlikle 0.05'den küçüktür. Kaldı ki asetik asit molekülleri su içinde dimerleşmeye uğrayarak (CH3COOH)2 şeklinde bulunurlar.

 

Bütün bu durumları dikkate alarak asetik asitin sudaki molaritesini hesaplamak gerekir. Ancak çözeltinin hazırlandığı andaki derişimi kullanmak pratikte birçok kolaylık sağlar. Bu bakımdan gerçekte olmamasına rağmen yukarıdaki örnekler için 0.1 M sodyum sülfat çözeltisi, 0.05 M asetik asit çözeltisi denebilir. Bu değerlerin bulunuşu doğrudan molarite hesaplanmasında olduğu gibi, mol sayısı/çözelti hacmi(L)   şeklindedir. Bu ifade pratikte Formalite veya Analitik Derişim olarak adlandırılır.

 

Formalite (Analitik Derişim) (F) = mol sayısı / çözelti hacmi (L)

 

Görüldüğü gibi formalite ile molarite arasında hiçbir fark yoktur. Bu nedenle pratikte birbirlerinin yerine (çözeltideki olayın boyutları dikkate alınarak) kullanılmaktadır.

 

2.2.4   Molalite (m)

 

1000 gram çözücüde çözünen mol sayısına molalite denir.

 

Molalite(m) =  mol sayısı / 1000g çözücü

 

Özellikle mühendislikte, kolligatif özelliklerin kullanımında yararlanılan bir derişim birimidir.

 

2.2.5   Normalite (N)

 

Bir litre çözeltideki eşdeğer-gram sayısına normalite denir.

 

Normalite (N)=  eşdeğer gram sayısı / çözelti hacmi (L)

 

Formülde görülen eşdeğer-gram ağırlığının bulunması için analitik tepkimenin türünün bilinmesi gerekir. Aşağıda nötralleşme ve redoks tepkimeleri için eşdeğer-gram hesaplamalarına ait örnekler verilmiştir.

 

Eşdeğer – ağırlık hesaplamaları

 

a. Nötralleşme tepkimeleri

 

Bir asidin eşdeğer-gramı; asitin molekül ağırlığı, tepkime sırasında verdiği proton sayısına bölünerek bulunur. Tüm hidrojenlerin kullanılması halinde aşağıdaki asitlerin eşdeğer gramları molekül ağırlıkları proton sayılarına bölünerek bulunur.

 

MA(HCl)/ 1              MA(HNO3) / 1   MA(H2SO4)/ 2

 

MA(H2CO3)/2          MA(H3PO4)/3         MA(H3PO4)/2          MA(H3PO4)/1  

 

Tepkime örnekleri:

 

H3PO4  +    3NaOH =  Na3PO4   +   3H2O

 

H3PO4  +    2NaOH =  Na2HPO4   +   2H2O

 

H3PO4  +    NaOH  =   NaH2PO4   +   H2O

 

Yukarıdaki tepkimelere göre, fosforik asitin molekül ağırlığı sırasıyla 3, 2, 1 sayılarına bölünerek üç ayrı eşdeğer-gram hesaplanır.

Bazlar için, kullanılan hidroksil sayısı da önemlidir. Bir bazın eşdeğer gramını bulmak için molekül ağırlığı, verdiği hidroksil sayısına bölünür.

 

MA(NaOH)/1           MA[Ba(OH)2]/2             MA[Al(OH)3]/3

 

Tüm hidroksillerin tepkimeye girmesi halinde, bazın formül ağırlığı hidroksil sayısına bölünerek eş-gram bulunur. Hidroksillerden ancak 1 veya 2'si nötralleşme olayında kullanılmış ise molekül ağırlık, kullanılan hidroksil sayısına bölünerek eşdeğer ağırlık hesaplanır.

Genel olarak şöyle bir tanım yapılarak hidroliz olayları da dikkate alınmış olur: Bir asit veya bazın bir eşdeğer gramı; molekül ağırlığı, aldığı veya verdiği proton/hidroksil sayısına bölünerek bulunur.

 

CO32-   +     H2O = HCO3-   +    H3O+

CO32-   +   2H2O = H2CO3   +   2H3O+

 

Birinci tepkimede karbonat iyonunun eşdeğer gramı iyon molekül ağırlığının bire bölünmesiyle bulunur. İkinci tepkimede ise iki proton aldığı için, karbonat iyonunun ağırlığı ikiye bölünür.

 

Asit veya bazlara reaksiyona giren veya asit-baz nötralizasyonunun sonucu meydana gelen maddelerin eşdeğer ağırlıklarının bulunmasına örnek olarak aşağıda birkaç tepkime daha verilmiştir.

 

I.   Na2CO3  + HCl  = NaHCO3 +  NaCl        MA(Na2CO3)/1   ,    MA(HCl)/1

 

II.  Na2CO3 + 2HCl = H2CO3 + 2NaCl          MA(Na2CO3)/2   ,    MA(HCl)/1

 

 

III. 2NaOH  + H2SO4 = Na2SO4+ 2H2O              MA(NaOH)/1   ,   MA(H2SO4)/2  

                                                                        MA(Na2SO4)/2

 

IV. NaOH + H2SO4 = NaHSO4 +H2O             MA(NaOH)/1      ,   MA(H2SO4)/1   

                                                                 MA(NaHSO4) /1

 

b) Yükseltgenme-İndirgenme (Redoks) Tepkimeleri

 

Elektron alış-verişinin olduğu yükseltgenme-indirgenme (redoks) tepkimelerinde eşdeğer-gram ağırlık tepkime sırasında alıp verilen elektron sayısına bağlıdır. Bu nedenle tepkimenin tam olarak yazılıp denkleştirilmiş olması gerekir. Bu duruma göre eşdeğer-gram; atom, iyon veya molekül ağırlığın alınan/verilen elektron sayısına bölümü şeklinde tamamlanır.

 

5C2O42-  +  2MnO4-  + 16H+  = 10CO2  +  2Mn2+  +8H2O

 

Oksalik asitin permanganat tarafından yükseltildiği redoks tepkimesinde mangan +7 yükseltgenme basamağından +2 yükseltgenme basamağına inmiştir. 5 elektron almıştır. Bu 5 elektron bir başka atom (karbon) tarafından sağlanmıştır.

Buna göre her bir molekül veya iyon için eşdeğer ağırlıklar ;

 

MA(Mn2+)/5          MA(KMnO4)/5         MA(CO2)/1           MA(C2O42-)/2           

 

Yalnız burada dikkat edilecek nokta oksalat halindeki karbonun +3 değerinden +4 yükseltgenmiş olmasıdır. Oksalatın eşdeğer gramı formül ağırlığının yarısıdır. Çünkü her molekül 2 elektron vermektedir. Karbon ve karbondioksit için eşdeğer gram ağırlık, atom veya molekül ağırlığına eşittir. Çünkü her karbon atomu için bir elektron verilmelidir. Yarı tepkimeler yazılarak bu durum daha açık görülebilir.

 

MnO4- +  8H+  + 5e-   =   Mn2+   +  H2O

 

C2O42-  +   = 2CO2    + 2e

 

Bir başka örnek:

 

K2Cr2O7  + 7FeSO4  + 7H2SO4 =  Cr2(SO4)3  + 7H2O  +  K2SO4 + 3Fe2(SO4)3

 

Tepkimesine göre eşdeğer gramlar;

 

MA(K2Cr2O7)/6                 MA(FeSO4)/1                MA[Fe2(SO4)3]/6     

MA[Cr2(SO4)3] /6              MA[Fe2(SO4)3]/6   

 

şeklinde bulunur.

Yarı tepkimeler yazılarak olay daha kolay görülebilir.

 

6e  +  K2Cr2O7  = Cr2(SO4)3 

 

6FeSO4   =  3Fe2(SO4)3  + 6e

 

2.2.6   ppm,ppb

 

1000 gram çözeltideki maddenin bir miligramı ppm, bir mikrogramı ise ppb olarak adlandırılarak oluşmuş iki derişim tanımı daha vardır. Çok seyreltik çözeltiler için kullanılan tanımlardır. Örneğin 25 ppm'lik bir çözelti demek 1000 gram çözeltide 25 mg çözünenin bulunduğu çözelti demektir. Çözücü kütlesi ile karşılaştırıldığında çözünenin kütlesi bir hayli küçüktür.  Bu nedenle hesaplamalarda çözelti yoğunluğu çözücü yoğunluğuna eşit kabul edilebilir.

 

Seyreltme/Deriştirme

 

Belli bir derişimdeki (hangi tür olursa olsun) çözeltiye çözücü eklenmesine çözeltiye seyreltme denir. Bu olay sırasında ortamdaki çözünenin kütle/hacım/mol sayısı olarak miktarı sabit kalmaktadır. Ancak derişim değişmektedir.

 

Böyle durumlarda yeni çözeltinin derişiminin bilinmesi gerekir. Bu konuda,

 

V1. C1 = V2. C2

 

Eşitliği kolaylık sağlar. Bu eşitlikte,

 

V1. C1 : İlk çözeltinin hacım ve derişimi

 

V2. C2 : İkinci çözeltinin hacım ve derişimi

 

Çözelti derişimi en genel ifade ile birim hacımda çözünen madde miktarı olduğu için

 

V1. C1                              ve                                   V2. C2

 

Çarpımlar ortamda miktarı değişmeyen çözünen miktarını vermektedir ve bu nedenle bunlar birbirlerine eşit yazılabilir. Derişimlerin türü önemli değildir. Aynı türden yazılmış olmak koşulu ile derişimler molar, molal veya normalite olarak kullanılabilirler.

Seyrelme işlemi genellikle belirli hacımdaki ilk çözeltiye bir miktar çözücü konmak şeklinde yapıldığı için ikinci hacım V2,

 

V2 = V1 + Veklenen

 

şeklindedir.

 

Laboratuarlarda sık karşılaşılan bir durum; ticari olarak satın alınan belirli derişimdeki bir sıvı çözeltiden ( örneğin amonyak çözeltisi, perklorat çözeltisi, sülfirik asit vd.) amaca göre istenilen derişimde çözelti hazırlamaktır. Bunun ticari kabındaki çözeltiden belirli bir miktar (ölçülerek hacım veya kütle şeklinde) alınır ve üzerine çözücü çoğunlukla su) istenilen derişime göre eklenir. Yeni derişimin hesaplanmasında yukarıda verilen formülden yararlanılabilir (Bu hesaplamalar sırasında özellikle çözelti yoğunluklarına dikkat etmek gerekir).

 

Bir çözeltinin derişik hale getirilmesi ya çözücüyü buharlaştırmak, ya da bir miktar çözünenden eklemek şeklinde yapılır.

 

Buharlaştırmada hacım ölçümü yapılır. Madde miktarı yine aynıdır. Derişim yeni hacım kullanılarak hesaplanır.

 

Madde ekleyerek deriştirme sonrası yeni derişimi bulmak için ilk çözeltideki madde miktarı önce hesaplanır. Daha sonra bunun üzerine yeni miktar eklendikten sonra aynı hacım kullanılarak (veya hacım değişimi söz konusu ise dikkate alarak) yeri derişim hesaplanır.

BÖLÜM 1

________________________________________________________________________________________

 

 

 

 

 

ANALİTİK KİMYAYA GİRİŞ

 

 

 

 

1.1   ANALİTİK KİMYANIN TANIMI

 

Herhangi bir bilim dalına genellikle bir tanım vererek başlanır. Literatürde analitik kimya için otuza yakın tanıma rastlamak mümkündür. Örneğin:

 

I. Verilen bir örneğin içinde hangi element veya element gruplarının bulunduğunu saptamak ve bunların miktarlarını tayin etmek analitik kimyanın görevidir.

 

II. Analitik kimya, bir örnekteki maddelerin belirlenmesi için gerekli metotlarla ilgilenir ve numunedeki maddelerin bağıl miktarlarını bulmaya çalışır.

 

III. Analitik kimya maddelerin kompozisyonlarının tayini ile ilgilenir.

 

Aralarında farklılık olmakla beraber bu tanımlar genellikle birbirine çok yakındır. Aslında en kısa tanım olarak analitik kimya analitik kimyacının uğraşı alanı diyerek bir tanımda yapmak da mümkündür. Kuşkusuz bu tanımı tamamlayıcı ayrıntıların verilmesi gerekir; Analitik kimyacı bir örneğin kalitatif ve kantitatif analizini yapar gibi.

Analitik kimyacı analizleri yapmadan önce kendine bir strateji belirler. Bu strateji için şu konular üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapar:

 

a) Yapılması gerekli çalışmalar nelerdir?

b) Çalışmalar yapılırken ne gibi araçlardan yararlanılır?

c) Varılması istenen amaç (hedef) nedir?

d) Amaç hangi dallara hizmet eder?

Yukarıda sayılan maddeler göz önünde bulundurularak yeni tanımlar yapılabilir.

 

IV. Analitik kimya (analitik kimyacı) analitik prosesler yardımıyla maddenin kimyasal yapısını bularak (hedef) onu karakterize edebilmek için veriler (bilgi, information) elde eder.

 

V. Analitik kimya (analitik kimyacı), sonuçta madde veya sistemleri karakterize edebilmek için, mevcut analitik metodları optimum şekilde kullanarak bilgi toplama stratejisi geliştirir.

 

Yukarıda yapılan tanımlarda belirtilen analitik amaçları gerçekleştirebilmek için aşağıda verilen genel koşulların sağlanması gerekir:

 

a)  Analitik sonuçlara varılabilmesi için uygun metodlara, cihazlara ve eğitilmiş elemana ihtiyaç vardır.

b) Gerektiğinde analitik yöntemler geliştirilmeli, bunun için bilgisayar tekniklerinden yararlanmalıdır.

c) Analitik proses optimalleştirilmeli ve laboratuar en iyi şekilde kullanılmalıdır.

 

1.2   ANALİTİK İŞLEM (ANALİZ)

 

Analitik işlem (proses) birkaç basamakta tamamlanır.

 

1.Amacı saptanması

2.Analitik yöntemin seçimi ve optimalleştirme

3.Analitik verilerin elde edilmesi

4.Araştırma, yöntem geliştirme

5.Tüm analitik prosesin yönlendirilmesi işlemi (management)

 

1.2.1   Amacın Saptanması

 

Analiz yaparak bir maddenin kompozisyonunun bulunması amaç değil, ancak bir problem çözümüdür.

Şekil 1.1' de ölçümü yapan laboratuar, ölçüm veya madde ile ölçümlerin kullanılacağı yerler, hastane fabrika arasındaki ilişki şematik olarak gösterilmiştir

Hasta ne kadar hastadır? Çimento yapımında kullanılan maddelerin karışımları ne olmalıdır? Suyun içindeki kirliliğin derecesinin insan sağlığını etkileyecek düzeyde midir? Bu tür sorulara cevap laboratuarda bulunan sonuçlarla verilmeye çalışılır. Amaç budur.

 

 

 

 

Laboratuar

Proses (Ürün)(Hasta)

Fabrika (Hastane)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                             Şekil 1.1 Laboratuar-Fabrika (Hastane) ilişkisi

 

 

Bir analitik laboratuarına bir petrokimya sanayinden veya klinik laboratuarından örnekler gelir. Bunlara laboratuarda çeşitli işlemler uygulanır ve laboratuardan veri adı verilen sayısal veya grafikler şeklinde bilgiler çıkar. Laboratuar kapalı bir sistemdir. Genel olarak  laboratuarı terk eden veriler bir prosesi yönetmek veya ürünlerin kalitesini kontrol etmek amacıyla kullanılır.

 

 

Proses

 

 

Kontrol,ve ayarlanabilir                                                             Ayarlanamaz değişkenler

 

Giriş değişkenleri (x)                                                                  Çıkış değişkenleri(y)

 

 

                              Şekil 1.2 Proses ve giriş çıkış değişkenleri

 

Şekil 1.2'de bir proses, giriş ve çıkış değişkenleri ile beraber gösterilmiştir. Analiz sonuçları yardımıyla sürekli bir prosesi kontrol etmek, giriş değişkenlerini seçerek ayarlanmayan değişkenlere rağmen çıkış değişkenlerini belli sınırlar içerisinde tutabilmek demektir. Bu amaçla ya ileri besleme (feedforward) veya ters besleme (feedback) uygulanır. Geri beslemede çıkış (y) analiz edilir. Belirli limitler dışında çıkmış değerlerin bulunması halinde sistemi kontrol eden (insan veya makine) müdahale eder. Bunun için giriş verilerinde örneğin hammaddenin miktarını veya sıcaklığını değiştirir. Bir hastanın kan analizinde elde edilen verilere göre kanda demir oranı düşük çıkmış ise hastaya demir artırıcı ilaçlar verilir. Bu bir anlamda giriş parametreleri kontrolü demektir.

İleri beslemede (z)'deki değişme gözlenir (y)'nin belli formda çıkması için (x) kontrol edilir.

Bütün bu kontrol sisteminin iyi çalışabilmesi, her şeyden önce laboratuardan güvenilir sonuçların çıkmasına bağlıdır. Proses ürünü tanımlamak, yapılan analizlerin diğer amacıdır. Örneğin bir firmanın ürettiği heksanın saflık derecesinin belirlenmesi bir analiz sayesinde olabilir.

       PROSES

Örnek alma

    KONTROL

                            

                                    Şekil 1.3 "Feedback" (ileri besleme) Kontrol

       PROSES

LABORATUAR

    Örnek alma

   KONTROL

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                               Şekil 1.4 "Feedforward" (ileri besleme) Kontrol

 

Geri beslemeli kontrol sistemlerinde ürünlerden alınan örnek labotatuarda analiz edilir. Ürünün istenilen kalitede çıkabilmesi için, laboratuar sonucuna göre ham madde parametreleri (derişim, karışma oranları) ve proses değişkenleri (sıcaklık, basınç) ayarlanır.

 

İleri beslemeli kontrolde ham maddeden alınan örnek analiz edilir. Ham maddenin kalitesine göre kontrol parametreleri (sıcaklık, basınç, karıştırılacak diğer maddelerin oranı) ayarlanır. Bu sayede ürünün istenilen kalitede çıkması sağlanır.

 

1.2.2   Analitik Yöntemin Seçimi ve Optimalleştirme

 

Bir analitik problemin çözümü için çeşitli metotlar arasından en uygununu seçmek gerekir. Bunun için ekonomik faktörler, zaman, eleman ve cihaz varlığı önemli etkenlerdir. Bu parametrelerin en uygunlarının kullanılabilmesi için yapılan işleme optimalleştirme adı verilir. Analizin optimalleştirilmesinde doğruluk, seçicilik, duyarlılık sınırı ve ekonomik faktörler esastır. Bütün bu değerlerin en uygun (optimum) olacağı koşulların belirlenmesi optimalleştirmedir.

Laboratuarlarda optimum yöntemi seçmek zannedildiği kadar kolay değildir. Çoğu kez çok sayıda yöntem arasından seçim yapmak zorunda kalınır. Deneysel optimalleştirme çok zaman alıcı bir yöntemdir; örneğin yüzlerce gaz kromatografi sabit fazını içinden doymuş alkanların ayrımı için en uygununun seçimi günlerce deneysel çalışmayı gerektirir. Faktör analizi, nümerik taksonomi, informasyon teorisi, deneysel optimalleştirme işleminin yerine kullanılabilecek matematiksel, istatistiksel yöntemlerdir. Bu yöntemlerle çok sayıdaki kolon dolgu maddesi seçimi sınıflandırmaya/seçime tabi tutulur ve deneysel optimalleştirme için harcanan zaman önemli ölçüde azaltılır.

 

Analitik kimyada optimum (en uygun) analiz yöntem seçimini bir kaç paragrafta açıklamak imkansızdır. Kemometrik yöntemler bu konuda bir hayli yardımcı olurlar.

 

1.2.3   Analitik Verinin Elde Edilmesi (Information)

 

Yöntem (metot) seçiminden sonra madde analizi yapılır ve veri adı verilen matematiksel veya grafik biçiminde değerler elde edilir. Bu bilgiler hemen veya daha sonra gereğinde kullanılmak üzere saklanır. İyi bir yöntem seçimi yapılmış ise uygulamada karşılaşılan sorunların boyutu küçüktür. Ancak analiz sonuçlarının yeteri kadar doğru olup olmadığının istatistiksel yöntemlerle veya diğer analitik yöntemlerin kullanımıyla kontrolü gerekir.

 

1.2.4   Araştırma ve Proses Geliştirme

 

Analitik kimyacının önemli görevlerinden birisi de metot geliştirme veya yeni metotlar araştırmaktır. Bunun için kuşkusuz çeşitli kimya bilim dallarının yanı sıra (fizikokimya, organik kimya, inorganik kimya, elektrokimya gibi), fizik, matematik, elektronik gibi diğer bilim dallarının yardımına ihtiyaç vardır. Bütün bu bilim dallarından yararlanma literatür araştırması ile sağlanabilir.

 

1.2.5   İdare,Yönetim

 

Yukarıda sayılan işlemlerin yapılabilmesi için uygun koşulların bir araya getirilmesi gerekir. Cihaz ve malzeme alımı, personel, yer temini, örnek temini gibi ön şartlar ancak idari mekanizma tarafından sağlanan imkanlarla yerine getirilir. Kurumların yalnızca analizlerin yapılması için imkan sağlamakla kalmayıp, yeni yöntemler geliştirilebilmesine olanak sağlayacak maddi kaynaklar yaratmak, eleman ve cihaz temini gibi konularda uygun mentaliteye sahip olması gerekir. Üzülerek belirtmek gerekir ki bugün ülkemizdeki sanayi kuruluşlarının çok azında araştırmaya yönelik laboratuar birimleri oluşmuştur. Aslında ülke genelinde araştırmaya ayrılan maddi kaynaklar dünya ortalamalarının çok altındadır.

 

1.3   UYGULAMA ALANLARI

 

Journal of Chromatography, Analitica Chimica Acta, Analytical Chemistry gibi periyodik olarak yayınlanan bilimsel dergilerde yapılan araştırmalar ve uygulamaları izlemek mümkündür. Her yıl adı Analytical Chemistry'de verilen literatür taramalarından analitik kimyanın uygulama alanları şöyle sıralanabilir.

 

Hava kirliliği, su kirliliği

Klinik kimya

Metal kaplamalar

Gübre sanayi

Gıda

Metalurji

Pestisit kalıntı analizleri

Petrol petrokimya sanayi

İlaç sanayi

Polimerler

Lastik sanayi

Yakıtlar

 

Analitik kimya, kimyanın diğer dallarının bir uygulaması olarak düşünülebilir. Bu nedenle analitikçinin fizikokimya, organik kimya, inorganik kimya gibi diğer bilim dallarını da çok iyi bilmesi gerekir. Ancak diğer taraftan da bir organik kimyacı veya fizikokimyacı çalışmalarında analitik yöntemleri kullanmak zorunda olduğu için iyi bir analitik kimya bilgisine sahip olmalıdır.

 

 

 

 

 

BÖLÜM 2

______________________________________________________________________

 

 

 

ÇÖZELTİLER

 

 

 

 

2.1 TANIMLAR

 

İki veya daha fazla sayıda maddenin birbiri içerisinde homojen bir şekilde dağılmasıyla elde edilen karışıma çözelti (solüsyon) adı verilir. Çözünen maddelerden miktarca az olanlara çözünenler, çok olana ise çözücü adı verilir. Örneğin sodyum klorür su içinde çözünmüş ise su çözücü, sodyum klorür ise çözünendir. Bir miktar alkol su içerisinde, veya benzen, petrol eteri içinde çözünerek hazırlanan çözeltilerde sırasıyla su ve petrol eteri çözücü, benzen ve alkol çözünen maddelerdir. Yukarıda değinildiği gibi ağırlık veya hacımca büyük olan çözücü olarak tanımlanır. Örneğin, içinde %75 alkol bulunan su alkol çözeltisinde alkol çözücü, su çözünendir. %5 su içeren alkol çözeltisinde ise su çözünen, alkol çözücüdür.

Çeşitli çözeltiler hazırlamak mümkündür. Çözücünün sıvı, katı ve gaz olduğu ve yine bunlar içerisinde sıvı katı ve gaz maddelerin çözünerek çözeltiler meydana getirdiği çeşitli örneklerle bilinmektedir. Çözeltiler çeşitli biçimlerde sınıflandırılabilirler. Bunlardan bazıları aşağıda verilmiştir.

 

Derişimlere göre ;

 

a.Seyreltik çözelti

b.Derişik çözelti

 

Çözücü içinde çok az miktarda (bağıl olarak) çözünen madde var ise çözelti seyreltik olarak tanımlanır. Bu çözeltinin içindeki çözünenden bir miktar daha eklenirse çözelti derişik hale getiriliyor demektir. İlk çözeltiye bu kez çözücü eklenirse çözelti daha da seyreliyor denir. Görüldüğü gibi derişik-seyreltik kavramları bağıldır.

Çözünenin dağılma biçimine göre;

 

a.Moleküler çözelti

b.Elektrolitik çözelti

 

Yukarıda değinildiği gibi çözünen çözücü içinde yalnızca moleküllerin dağılımı ile homojen bir karışım meydana gelmiş ise çözelti moleküler çözelti adını alır. Diğer taraftan asit, baz, tuz gibi maddeler özellikle su gibi polar çözücüler içinde iyonlarına ayrılarak dağılırlar. Elektrolit adı verilen bu maddelerin oluşturduğu çözeltilere iyonik çözeltiler adı verilir.

 

Tanecik büyüklüğüne göre;

 

a.Kolloidal çözeltiler

b.Gerçek çözeltiler

 

Çözücü içinde dağılan maddenin tanecik büyüklükleri mikrometre düzeyinde ise burada ne moleküler ne de iyonik çözelti söz konusudur. Bu tür çözeltilere kolloidal çözelti adı verilir. Sabunun, deterjanın suda dağılmaları kolloidal çözeltilere örnektir.

Yukarıda değinilen çözeltiler ise gerçek çözeltileridir.

 

2.2   DERİŞİM (KONSANTRASYON) BİRİMLERİ

 

Çözeltilerde çözünen maddenin miktarının çözücünün veya çözeltinin miktarına bağlı olarak ifade edilmesine derişim (konsantrasyon) denir. Çözücünün veya çözünenin miktarı ağırlık veya hacım cinsinden verilebilir. Çok kullanılan derişim birimleri; molarite, normalite, mol kesri, yüzdeler, formalite, ppm, ppb.

 

2.2.1   Ağırlık-Hacım (w/v)

 

Üç tür ifade edilebilir: w/w,  w/v,  v/v

Bir çözeltinin derişimi çözünen maddenin ağırlığının çözücünün hacmına bölümü şeklinde;

gram/litre (g/L)

miligram/litre (mg/L)

miligram/mililitre (mg/ml) olarak ifade edilebilir.

Hacım olarak litre veya mililitre kullanılmasının yanı sıra ağırlık olarak Tablo 2.1' de verilenler kullanılabilir.

 

Bazı hallerde derişim, çözeltinin 100 mililitresinde çözünen madde miktarı olarak da verilebilir. Bu durumda % yüzde ifadesi w/v ile beraber kullanılır. Aşağıda farklı yüzde tanımları verilmiştir.

 

     Çözünenin ağırlığı (g) 

                                               x 100   = Yüzde (w/w)     (Ticari maddeler)

      Çözeltinin ağırlığı (g)               

 

 

    Çözünenin hacmi (ml) 

                                                x 100 = Yüzde (v/v)             (Sıvılar)

     Çözeltinin hacmı (ml)

 

 

      Çözünenin ağırlığı (g)   

                     x100 = Yüzde (w/v)          (Katı sıvı içinde)

     Çözeltinin hacmı(ml)

 

 

                    Tablo 2.1 Gramın Alt ve Üst Katları    

 

Adı

Kısaltılmış Şekli

Gramın Katı

Teragram

Tg

      1012

Gigagram

Gg

      109

Megagram

Mg

      106

Kilogram

kg

      103

Hektogram

hg

      102

Dekagram

dag

      101

Gram

g

      100

Desigram

dg

      10-1

Santigram

cg

      10-2

Miligram

mg

      10-3

Mikrogram

µg

      10-6

Nanogram

ng

      10-9

Pikogram

pg

      10-12

Femtogram

fg

      10-15

Attogram

at

      10-18

 

 

2.2.2   Molarite (M)

 

Bir litre çözeltide çözünen maddenin mol sayısına molarite denir. Bir molar çözelti denince, 1 mol (1 gram-molekül ağırlık) maddenin yeteri kadar su (sulu çözeltilerde) ile bir litre hacıma  tamamlanmasıyla elde edilen çözelti akla gelir. Mol sayıları ise,

                                                                                                                                                                               maddenin ağırlığı (g)

mol sayısı    =            

maddenin molekül ağırlığı (g/mol)

 

oranından hesaplanır ve nihayet molarite ;

 

 

Molarite (M)  = mol    sayısı / çözelti hacmi (L)

 

eşitliği ile bulunur. Sözlü ifadede Molar kelimesi kullanılır.

 

2.2.3   Formalite (F), Analitik Derişim

 

Maddeler çözelti içerisinde daha önce değinildiği gibi molekül veya iyon halinde bulunurlar. Bu durum göz önüne alınınca herhangi bir madde çözeltiye konulduğu an ile çözündükten sonraki anlarda farklı durumdadır. Örneğin 100 ml su içine konulan 1.42 gram Na2SO4 su içinde tamamen iyonlaşacağı için artık sodyum sülfattan bahsedilemez ve bu çözeltinin molaritesi 0.1 M' dır denilemez. Bir başka örnek olarak asetik asit çözeltisini ele alalım. 3 gram asetik asit 1 litre suda çözünürse bu çözeltinin derişimi için 0.05 M asetik asit denilemez. Çünkü asetik asit suya konulduğu zaman ileride göreceğimiz biçimde belli bir yüzde ile iyonlaşır, sonuçta ortamda bir miktar asetat ve hidronyum iyonları meydana gelirken bir miktarda asetik asit molekülü kalır. Kalan asetik asitin mol sayısı kesinlikle 0.05'den küçüktür. Kaldı ki asetik asit molekülleri su içinde dimerleşmeye uğrayarak (CH3COOH)2 şeklinde bulunurlar.

 

Bütün bu durumları dikkate alarak asetik asitin sudaki molaritesini hesaplamak gerekir. Ancak çözeltinin hazırlandığı andaki derişimi kullanmak pratikte birçok kolaylık sağlar. Bu bakımdan gerçekte olmamasına rağmen yukarıdaki örnekler için 0.1 M sodyum sülfat çözeltisi, 0.05 M asetik asit çözeltisi denebilir. Bu değerlerin bulunuşu doğrudan molarite hesaplanmasında olduğu gibi, mol sayısı/çözelti hacmi(L)   şeklindedir. Bu ifade pratikte Formalite veya Analitik Derişim olarak adlandırılır.

 

Formalite (Analitik Derişim) (F) = mol sayısı / çözelti hacmi (L)

 

Görüldüğü gibi formalite ile molarite arasında hiçbir fark yoktur. Bu nedenle pratikte birbirlerinin yerine (çözeltideki olayın boyutları dikkate alınarak) kullanılmaktadır.

 

2.2.4   Molalite (m)

 

1000 gram çözücüde çözünen mol sayısına molalite denir.

 

Molalite(m) =  mol sayısı / 1000g çözücü

 

Özellikle mühendislikte, kolligatif özelliklerin kullanımında yararlanılan bir derişim birimidir.

 

2.2.5   Normalite (N)

 

Bir litre çözeltideki eşdeğer-gram sayısına normalite denir.

 

Normalite (N)=  eşdeğer gram sayısı / çözelti hacmi (L)

 

Formülde görülen eşdeğer-gram ağırlığının bulunması için analitik tepkimenin türünün bilinmesi gerekir. Aşağıda nötralleşme ve redoks tepkimeleri için eşdeğer-gram hesaplamalarına ait örnekler verilmiştir.

 

Eşdeğer – ağırlık hesaplamaları

 

a. Nötralleşme tepkimeleri

 

Bir asidin eşdeğer-gramı; asitin molekül ağırlığı, tepkime sırasında verdiği proton sayısına bölünerek bulunur. Tüm hidrojenlerin kullanılması halinde aşağıdaki asitlerin eşdeğer gramları molekül ağırlıkları proton sayılarına bölünerek bulunur.

 

MA(HCl)/ 1              MA(HNO3) / 1   MA(H2SO4)/ 2

 

MA(H2CO3)/2          MA(H3PO4)/3         MA(H3PO4)/2          MA(H3PO4)/1  

 

Tepkime örnekleri:

 

H3PO4  +    3NaOH =  Na3PO4   +   3H2O

 

H3PO4  +    2NaOH =  Na2HPO4   +   2H2O

 

H3PO4  +    NaOH  =   NaH2PO4   +   H2O

 

Yukarıdaki tepkimelere göre, fosforik asitin molekül ağırlığı sırasıyla 3, 2, 1 sayılarına bölünerek üç ayrı eşdeğer-gram hesaplanır.

Bazlar için, kullanılan hidroksil sayısı da önemlidir. Bir bazın eşdeğer gramını bulmak için molekül ağırlığı, verdiği hidroksil sayısına bölünür.

 

MA(NaOH)/1           MA[Ba(OH)2]/2             MA[Al(OH)3]/3

 

Tüm hidroksillerin tepkimeye girmesi halinde, bazın formül ağırlığı hidroksil sayısına bölünerek eş-gram bulunur. Hidroksillerden ancak 1 veya 2'si nötralleşme olayında kullanılmış ise molekül ağırlık, kullanılan hidroksil sayısına bölünerek eşdeğer ağırlık hesaplanır.

Genel olarak şöyle bir tanım yapılarak hidroliz olayları da dikkate alınmış olur: Bir asit veya bazın bir eşdeğer gramı; molekül ağırlığı, aldığı veya verdiği proton/hidroksil sayısına bölünerek bulunur.

 

CO32-   +     H2O = HCO3-   +    H3O+

CO32-   +   2H2O = H2CO3   +   2H3O+

 

Birinci tepkimede karbonat iyonunun eşdeğer gramı iyon molekül ağırlığının bire bölünmesiyle bulunur. İkinci tepkimede ise iki proton aldığı için, karbonat iyonunun ağırlığı ikiye bölünür.

 

Asit veya bazlara reaksiyona giren veya asit-baz nötralizasyonunun sonucu meydana gelen maddelerin eşdeğer ağırlıklarının bulunmasına örnek olarak aşağıda birkaç tepkime daha verilmiştir.

 

I.   Na2CO3  + HCl  = NaHCO3 +  NaCl        MA(Na2CO3)/1   ,    MA(HCl)/1

 

II.  Na2CO3 + 2HCl = H2CO3 + 2NaCl          MA(Na2CO3)/2   ,    MA(HCl)/1

 

 

III. 2NaOH  + H2SO4 = Na2SO4+ 2H2O              MA(NaOH)/1   ,   MA(H2SO4)/2  

                                                                        MA(Na2SO4)/2

 

IV. NaOH + H2SO4 = NaHSO4 +H2O             MA(NaOH)/1      ,   MA(H2SO4)/1   

                                                                 MA(NaHSO4) /1

 

b) Yükseltgenme-İndirgenme (Redoks) Tepkimeleri

 

Elektron alış-verişinin olduğu yükseltgenme-indirgenme (redoks) tepkimelerinde eşdeğer-gram ağırlık tepkime sırasında alıp verilen elektron sayısına bağlıdır. Bu nedenle tepkimenin tam olarak yazılıp denkleştirilmiş olması gerekir. Bu duruma göre eşdeğer-gram; atom, iyon veya molekül ağırlığın alınan/verilen elektron sayısına bölümü şeklinde tamamlanır.

 

5C2O42-  +  2MnO4-  + 16H+  = 10CO2  +  2Mn2+  +8H2O

 

Oksalik asitin permanganat tarafından yükseltildiği redoks tepkimesinde mangan +7 yükseltgenme basamağından +2 yükseltgenme basamağına inmiştir. 5 elektron almıştır. Bu 5 elektron bir başka atom (karbon) tarafından sağlanmıştır.

Buna göre her bir molekül veya iyon için eşdeğer ağırlıklar ;

 

MA(Mn2+)/5          MA(KMnO4)/5         MA(CO2)/1           MA(C2O42-)/2           

 

Yalnız burada dikkat edilecek nokta oksalat halindeki karbonun +3 değerinden +4 yükseltgenmiş olmasıdır. Oksalatın eşdeğer gramı formül ağırlığının yarısıdır. Çünkü her molekül 2 elektron vermektedir. Karbon ve karbondioksit için eşdeğer gram ağırlık, atom veya molekül ağırlığına eşittir. Çünkü her karbon atomu için bir elektron verilmelidir. Yarı tepkimeler yazılarak bu durum daha açık görülebilir.

 

MnO4- +  8H+  + 5e-   =   Mn2+   +  H2O

 

C2O42-  +   = 2CO2    + 2e

 

Bir başka örnek:

 

K2Cr2O7  + 7FeSO4  + 7H2SO4 =  Cr2(SO4)3  + 7H2O  +  K2SO4 + 3Fe2(SO4)3

 

Tepkimesine göre eşdeğer gramlar;

 

MA(K2Cr2O7)/6                 MA(FeSO4)/1                MA[Fe2(SO4)3]/6    

MA[Cr2(SO4)3] /6              MA[Fe2(SO4)3]/6   

 

şeklinde bulunur.

Yarı tepkimeler yazılarak olay daha kolay görülebilir.

 

6e  +  K2Cr2O7  = Cr2(SO4)3 

 

6FeSO4   =  3Fe2(SO4)3  + 6e

 

2.2.6   ppm,ppb

 

1000 gram çözeltideki maddenin bir miligramı ppm, bir mikrogramı ise ppb olarak adlandırılarak oluşmuş iki derişim tanımı daha vardır. Çok seyreltik çözeltiler için kullanılan tanımlardır. Örneğin 25 ppm'lik bir çözelti demek 1000 gram çözeltide 25 mg çözünenin bulunduğu çözelti demektir. Çözücü kütlesi ile karşılaştırıldığında çözünenin kütlesi bir hayli küçüktür.  Bu nedenle hesaplamalarda çözelti yoğunluğu çözücü yoğunluğuna eşit kabul edilebilir.

 

Seyreltme/Deriştirme

 

Belli bir derişimdeki (hangi tür olursa olsun) çözeltiye çözücü eklenmesine çözeltiye seyreltme denir. Bu olay sırasında ortamdaki çözünenin kütle/hacım/mol sayısı olarak miktarı sabit kalmaktadır. Ancak derişim değişmektedir.

 

Böyle durumlarda yeni çözeltinin derişiminin bilinmesi gerekir. Bu konuda,

 

V1. C1 = V2. C2

 

Eşitliği kolaylık sağlar. Bu eşitlikte,

 

V1. C1 : İlk çözeltinin hacım ve derişimi

 

V2. C2 : İkinci çözeltinin hacım ve derişimi

 

Çözelti derişimi en genel ifade ile birim hacımda çözünen madde miktarı olduğu için

 

V1. C1                              ve                                   V2. C2

 

Çarpımlar ortamda miktarı değişmeyen çözünen miktarını vermektedir ve bu nedenle bunlar birbirlerine eşit yazılabilir. Derişimlerin türü önemli değildir. Aynı türden yazılmış olmak koşulu ile derişimler molar, molal veya normalite olarak kullanılabilirler.

Seyrelme işlemi genellikle belirli hacımdaki ilk çözeltiye bir miktar çözücü konmak şeklinde yapıldığı için ikinci hacım V2,

 

V2 = V1 + Veklenen

 

şeklindedir.

 

Laboratuarlarda sık karşılaşılan bir durum; ticari olarak satın alınan belirli derişimdeki bir sıvı çözeltiden ( örneğin amonyak çözeltisi, perklorat çözeltisi, sülfirik asit vd.) amaca göre istenilen derişimde çözelti hazırlamaktır. Bunun ticari kabındaki çözeltiden belirli bir miktar (ölçülerek hacım veya kütle şeklinde) alınır ve üzerine çözücü çoğunlukla su) istenilen derişime göre eklenir. Yeni derişimin hesaplanmasında yukarıda verilen formülden yararlanılabilir (Bu hesaplamalar sırasında özellikle çözelti yoğunluklarına dikkat etmek gerekir).

 

Bir çözeltinin derişik hale getirilmesi ya çözücüyü buharlaştırmak, ya da bir miktar çözünenden eklemek şeklinde yapılır.

 

Buharlaştırmada hacım ölçümü yapılır. Madde miktarı yine aynıdır. Derişim yeni hacım kullanılarak hesaplanır.

 

Madde ekleyerek deriştirme sonrası yeni derişimi bulmak için ilk çözeltideki madde miktarı önce hesaplanır. Daha sonra bunun üzerine yeni miktar eklendikten sonra aynı hacım kullanılarak (veya hacım değişimi söz konusu ise dikkate alarak) yeri derişim hesaplanır.

 


BÖLÜM 3

________________________________________________________________________________________

 

 

 

 

 

DENGE    I

 

 

 

 

3.1      GİRİŞ

 

Maddelerin basınç, sıcaklık gibi farklı koşullar altında kimyasal tepkime adı verilen bir olaya uğrayarak farklı maddelere dönüştüklerini biliyoruz. Yine koşullar değiştikçe daha başka maddelerin oluştuklarını da biliyoruz. Tepkimeye giren maddelerin tepkime sonrası tamamen ürünler adı verilen yeni maddelere dönüştüklerine pek az rastlanır.

 

NH4Cl + KOH                 K+ + Cl- + NH3(g) + H2O

 

Yukarıdaki tepkime sırasında meydana gelen ısı, amonyak gazının çözeltiden buharlaşmasını sağlamıştır ve tepkimenin geri dönüşü söz konusu olamayacaktır. Bir başka tek yönlü tepkime örneği olarak kömürün hava ile yanmasını verebiliriz.

 

C + O2                 CO2

 

Bu örnekte de oluşan karbondioksit ortamdan uzaklaşmaktadır.

Ancak, tepkimelerin çoğu sona erdiğinde, yani artık madde dönüşümü görülmez hale geldiğinde ortamda tepkimeye giren ve oluşan maddelerin hepsinde az veya çok bulundukları gözlemlenir. Bu durum denge olarak adlandırılır. Burada hemen şunu belirtmekte yarar vardır. Bir kimyasal tepkime yalnızca giren maddeleri yan yana getirmekle olmaz. Bazı koşullarda tepkimeye girenlerin ve de ürünlerin bazıların bir araya getirilmesi ile de tepkime meydana gelebilir.

Tepkimenin sona ermiş olması ortamdaki maddelerin miktarlarının değişmediği durum olarak kabul edilir. Ancak moleküler düzeyde tepkime devam etmekte olabilir. Bu nedenle dengeyi dinamik ve statik denge olarak ikiye ayırma mümkündür. Statik dengede tepkimenin moleküler düzeyde de sona erdiğini söylerken, dinamik dengede net değişim gözlenmemesine rağmen moleküler düzeyde tepkime iki yönlü devam etmektedir: yani tepkimede ürünler oluşurken, ürünler aynı oranda geri dönüp tepkimeye girenlere dönüşmektedirler. Kimyasal tepkimeler bir dinamik denge olayıdır.

Bir örnek olarak asitik asitin su içinde iyonlaşması olayını ele alalım.

 

HAc  +  H2O = Ac-  +  H3O+             (HAc : CH3COOH) 

 

Su içine bir miktar asetik asit konulduğunda asetik asit molekülü su molekülleri ile birleşerek hidronyum ve asetat iyonu meydana getirir.  İyonlaşma, disosiyasyon adı verilen bu olayın başlangıcından itibaren uygun bir analitik enstrümanla ortamda her an bulunan asetik asit molekülü, asetat iyonu ve hidronyum miktarını (derişimlerini) izleyebiliriz. Bu izleme sonrası Şekil 3.1a'da görülen grafik elde edilir. Zamana karşı derişim olarak çizilen grafikte asetik asit ve asetat derişimleri görülmektedir. Başlangıçta sıfır olan asetat derişimi zamanla artarken, asetik asit derişim  azalmaktadır. Aynı olayı bir başka şekilde gerçekleştirebiliriz. Bu kez asetat iyonu örneğin sodyum asetat şeklinde suya koyarsak bu kez Şekil 3.1b'de görülen durum gözlenir. Başlangıçta sıfır olan asetik asit derişimi zamanla artarken, asetat iyon derişimi azalmaktadır.

 

 

(a)                                              (b)

CAc-

 

 

 

 

 

 

 

CHAc

     CHAc

 

 

 

 

 

      CAc-

           

  100

 

 

    80

 

 

    60

 

 

    40

 

 

    20

 

      0

Zaman, saniye                      

           

  100

 

 

    80

 

 

    60

 

 

    40

 

 

    20

 

      0

Zaman, saniye                      

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şekil 3.1 Asetik asit su tepkimesinde derişimlerin zamanla değişimi

 

 

Her iki halde de bir süre sonra ortamdaki iyon ve moleküllerin derişimlerinde her hangi bir değişme gözlenmemektedir. Deneysel olarak ulaştığımız bu durum bir dengedir.

Buradan genel bir denge ifadesini,

 

A + B = C + D

 

şeklinde yazabiliriz. Bu ifade bize A, B, C ve D maddeleri arasında hangi yönde yaklaşılırsa yaklaşılsın bir zaman sonra denge oluşacağını göstermektedir. Arada görülen " = " işareti yerine bazen "         " oklar kullanılır. Çoğunlukla "eşit" işareti tercih edilir.

Tepkimelerin çoğunluğu asetik asit/su tepkimesinde olduğu kadar basit gelişmez. Örneğin bakır iyonu ile amonyak arasında sulu ortamda meydana gelen

 

Cu2+ + 4NH3 =  Cu(NH3)42+

 

tepkimesi basamaklar halinde gerçekleşir.

 

         Cu2+ + NH3  =  Cu(NH3) 2+

 

Cu(NH3)2+ + NH3  = Cu(NH3)2 2+

 

Cu(NH3)22++ NH3 = Cu(NH3)3 2+

 

Cu(NH3)32++ NH3 = Cu(NH3)4 2+

 

Cu(NH3)42++ NH3 = Cu(NH3)5 2+

 

Tepkimelerle sırası ile çeşitli, kompleks adı verilen iyonik yapılar oluşmaktadır. Ortamda tüm iyon ve moleküller birbirleri ile denge halinde bulunmaktadırlar. Bu tür dengelere ardışık (simültane) denge adı verilir.

Yukarıdaki dengeler göründüğünden de karmaşıktır. Aslında amin kompleksleri suyun amonyak ile yer değiştirmesi sonucu oluşmaktadır;

 

Bakır iyonu önce su molekülü ile kompleks oluşturur. Sonra altı su molekülü amonyaklar ile yer değiştirerek bakır amonyak komplekslerine dengeler oluşturarak, dönüşür.

 

Cu2+ + H2O = Cu(H2O)62+

 

          Cu(H2O)62+ + NH3 = Cu(H2O)5(NH3)2+

 

Cu(H2O)5(NH3)2+ +  NH3 = Cu(H2O)4(NH3)22+

 

Cu(H2O)4(NH3)22+ + NH3 = Cu(H2O)3(NH3)32+

 

Cu(H2O)3(NH3)32+ + NH3 = Cu(H2O)2(NH3)42+

 

Cu(H2O)2(NH3)42+ + NH3 = Cu(H2O) (NH3)52+

 

Ortamda amonyak ile su arasında da bir başka denge oluşmaktadır;

 

NH3 + H2O = NH4+ + OH

 

Görüldüğü gibi, başlangıçta yalnızca bakır amonyak arasında varlığı düşünülen tepkime ve sonrasında dengeler bir hayli karmaşıktır. Şimdi bundan sonraki sorun bunlar arasında kantitatif bir ilişki kurmaktır.

 

3.2      DENGE SABİTİ

 

Yukarıda yazdığımız kimyasal tepkimeyi yineleyelim.

 

aA + bB               cC + dD

 

A ve B maddeleri a ve b mol sayıda yan yana getirilerek belirli koşullarda C ve D maddeleri oluşmaktadır. Tepkime giren ve oluşan  maddelerin herhangi bir andaki aktivitelerini aA, aB, aC, aD ile gösterelim. (Dengeye ulaşıldığında aktiviteler: aoA, aoB, aoC, aoD ). Aktivite ile ilgili daha geniş bilgi Fizikokimya ders kitaplarında bulunabilir.

 

Yukarıdaki tepkimenin gelişimini kinetik olarak veya termodinamik olarak ele alabiliriz. Önce daha kolay olması nedeni ile kinetik yönden inceleyelim.

 

A ve B maddelerinin (kinetik koşullar altında) (bkz. Fizikokimya ders kitapları) ürünlere dönüşümleri (–dA/dt) şeklinde bir hız ifadesi ile gösterilir. t zamanda A maddesinin azalması demek olan bu eşitliği kısaca Ri (ileri yönde) hızı olarak gösterebiliriz. Daha önce belirttiğimiz gibi kimyasal tepkimeler dinamik olaylardır; tepkime aynı zamanda geri yönde de yürümektedir. Buna göre bu kez geri hız, yani ürünlerin reaktiflere dönüşümü (veya örneğin D maddesinin birim zamanda A’ya dönüşümü) Rg ile gösterelim. Her iki hız terimi de kendi yönlerindeki maddelerin aktiviteleri ile orantılıdır. Şimdi hız ifadelerini aktiviteler cinsinden orantı sabitleri kullanarak aşağıdaki gibi yazabiliriz.

 

 

Ri = ki (aA)a. (aB)b                                                                                    3.1

 

Rg = kg  (aC)c. (aD)d                                                                                  3.2

 

Denge anında net hız sıfır olacağı için Ri = Rg ve denge anı aktiviteleri kullanarak, ("o" denge anı aktiviteleri göstermektedir)

 

ki (aoA)a. (aoB)b = kg  (aoC,)c (aoD)d

 

ki (aoA)a. (aoB)b = kg  (aoC,)c (aoD)d

 

eşitlikleri yazılabilir.

 

Yalnızca sıcaklıkla değişen hız sabitleri'ni bir tarafa aktiviteleri diğer tarafa toplayarak,

 

ki/kg  = [(aoC,)c (aoD)d] / [(aoA)a. (aoB)b] = Ka                                              3.3

 

Ka ,aktiviteler cinsinden yazılmış denge sabitini elde ederiz. Hız sabitleri (sabit sıcaklıkta) sabit oldukları için denge sabiti de sabit olacaktır. Bunun anlamı, kimyasal tepkime, sıcaklık sabit tutulmak koşulu ile hangi yönden ve hangi miktarlarda maddeler kullanılarak meydana getirilirse getirilsin sonunda bir dengeye ulaşır; oluşan denge sonrasında ortamdaki maddelerin aktiviteleri arasında değişmez bir oran vardır.

Denge sabitine termodinamik denge sabiti de denir. Bunun açıklamasını ileride göreceğiz.

 

Aktiviteler yerine derişimlerle çalışmak daima tercih edilir. Şimdi derişimler cinsinden denge sabitlerini türetelim.

 

a = f.C  (ao = fo .Co    denge durumunda) 

 

formülü bir maddenin aktivitesi ile derişimi arasındaki ilişkiyi vermektedir. "f"bir sabit sayıdır (ileride göreceğiz) ve aktivite kat sayısı olarak adlandırılır.

Aktiviteler yerine bu eşitlikten yararlanılarak derişimler 3.3 Eşitliğinde yerlerine konulursa;

 

            (foc)c (Coc)c (foD)d (CoD)d

Ka =                                                                                                         3.4

            (foA)a (CoA)a (foB)b (CoB)b

 

 

Düzenleme yaparak önce,

 

 

            [(foC)c (foD)d] [(Coc)c (CoD)d]

Ka =                                                                                                         3.5

            [(foA)a (foB)b] [(CoA)a (CoB)b]

 

ardından da "f" terimleri ve derişimleri yan yana toplayarak,

 

Ka = Kf. Kc                                                                                              3.6

 

yazabiliz.  Veya,

 

Kc = Ka / Kf                                                                                             3.7

 

Bu eşitlikte Kf = 1

 

olması halinde,

 

Kc = Ka                                                                                                    3.8

 

olacaktır.

 

Derişimler cinsinden denge sabiti, Kc 'yi hatırlayalım:

Kc = [(CoC)c (CoD)d] / [(CoA)a (CoB)b]                                                        3.9

 

Kf = 1 koşulu ancak aktivite kat sayılarının "1" kabul edilebildiği seyreltik çözeltilerde geçerlidir. Yani biz 3.9 Eşitliğini seyreltik çözeltiler için kullanabiliriz. Aksi halde aktivite kat sayıları bulunduktan sonra 3.7 Eşitliğini kullanır ve derişimler cinsinden denge sabitinden derişimleri bulmada yararlanabiliriz. Diğer bir ifade ile derişik çözeltilerde denge sabiti olarak Ka 'yı kullanmak zorundayız. Tablo 3.1'e bakarak asetik asit derişimi arttıkça aktivite kat sayıları değişeceği için derişimler cinsinden denge sabit Kc'nin de değiştiğini görmekteyiz (Ka sabittir).

 

 

Tablo 3.1 Asetik Asidin Sudaki Çözünürlük Dengesi ve Kc

HAc(F)              Hac(M)              Ac- (M)              H+ (M)               Kc

1x10-5                   2.9 x10-6             7.1 x10-6            7.1 x10-6        1.74 x10-5

1x10-4                   6.6 x10-5                  3.4 x10-5                3.4 x10-5            1.75 x10-5                        

1x10-3                  8.73 x10-4               1.27 x 10-4              1.27 x10-4             1.85 x10-5                                        

1x10-2                 9.65 x10-3                  4.5 x10-4                4.5 x10-4             2.10 x10-5                                                                         

 

 

Konumuz analitik kimya ve de özellikle sulu çözeltilerdeki tepkimeler. Bu nedenle aşağıda sulu çözeltilerde meydana gelen tepkime ve dengeler ayrıntılı bir şekilde ele alınmışlardır. Ancak kimyasal tepkimeler gaz ve katı fazlarda da meydana gelebilir. Sanayide gaz fazda meydana gelen tepkimelerin önemi büyüktür. Bundan sonraki paragraflarda öncelikle sulu çözeltilerdeki denge olayları ve bu dengelere etkili faktörler anlatılacaktır. Daha sonra gaz fazda meydana gelen tepkimelere kısaca değinilecektir.

 

3.3  SULU ÇÖZELTİLERDE ÇEŞİTLİ DENGE ÖRNEKLERİ

 

Zayıf Asit ve Baz Dengeleri

 

Asit:    HA  +H2O  =   A-   + H3O

 

            (a H3O +)(aA-)

Ka  =   

                (aHA)

 

Seyreltik çözeltilerde,

 

               [H3O+] [A-]

  Kc   =                                =  Ka  asitlik sabiti

       [HA]

 

Son eşitlikte görüldüğü gibi derişim ifadelerinde köşeli parantez kullanılacaktır. Bu tür denge olayları sabitlerine iyonizasyon sabiti veya disosiyasyon sabiti adları verilecektir. K'nın altına yazılan "a" asitlik sabiti olduğunu belirtmek için kullanılmıştır.

 

Bazların iyonlaşma sabitleri:

 

B + H2O = BH+ + OH-

 

                [BH+] [OH-]

  Kc   =                                =  Kb  bazlık sabiti

         [B]

 

 

Amonyak örneği:

 

Baz:  NH3   +    H2O    =  NH4+  +   OH-

 

 

             [NH4+] [OH-]

  Kc   =                                =  Kb  bazlık sabiti

      [NH3]

 

Poliprotik Asitlerin İyonlaşma Sabitleri:

 

Üç basamakta iyonlaşan fosforik asit için aşağıdaki denge ve denge sabiti (asitlik sabiti) yazılabilir.

 

H3PO4  = H2PO4- +   H+               Ka1 = 7.5x10-3

H2PO4- = HPO42-  +  H+               Ka2 = 6.2x10-8

HPO4-  = HPO43-  +  H+               Ka3 = 1.1x10-12

 

Karbonik Asit

 

H2CO3   +   H2O   =   HCO3-  +   H3O+   Ka1 = 4.3 x 10-7

HCO3-   +   H3O+  =   CO32-   +   H3O+   Ka 2= 5.6 x 10-11

 

Kompleksleşme Dengeleri

 

Cd++  +   Cl-    =   Cd(Cl)+     

 

 

                   [Cd(Cl)+]    

  Kc   =                               

      [Cd++][ Cl-]

 

 

 

Cd(Cl)+   +  Cl-  =    CdCl2  

CdCl2     + Cl-    =   CdCl3-      

CdCl3-    + Cl-    =   CdCl42-    

 

Çözünürlük Dengeleri

 

AgCl   =   Ag+  +  Cl-          Kç = 1.7 x  10-10

 

Kç   = [ Ag+][ Cl-]

 

BaSO4=   SO42-   +   Ba2+    Kç = 1.1 x 10-10

 

Kç   =  [SO42-] [Ba2+ ]  

 

 

Redoks (Yükseltgenme-İndirgenme Tepkimeleri)

 

5C2O42-  +   2MnO4-  +16H+  =  10CO2  + 2Mn2+  + 8H2O  

 

 

                         [CO2]10 [Mn2+]2   

  Kc   =                               

      [C2O42-]5 [ MnO4-]2 [H+]16

 

 

Denge tepkime örnekleri artırılabilir.

 

Katı Kompleksler

 

AgCl(k)   =   Ag+  +  Cl-        

 

AgCl(k)  =   AgCl(su)          

AgCl(k)  + Cl-  = AgCl2-             (veya   AgCl2- + Cl- = AgCl32- )

AgCl(k)  + 2Cl-  = AgCl32-           

AgCl(k)  + 3Cl-   = AgCl43-           

 

3.4  SERBEST ENERJİ VE DENGE SABİTİ

 

Şimdi de termodinamik kavramlarla denge olayı arasındaki ilişkiyi görelim.

 

Gibbs serbest enerjisi G,

 

    G = H - TS                                                                                        3.10

 

olarak tanımlanır. [Bir olaydaki serbest enerji değişimi DG = DH - T DS formülü ile gösterilir.]

 

H: Entalpi

S: Entropi

T: Mutlak Sıcaklık

 

Bir ''A'' maddesinin serbest enerjisi, aktivitesi cinsinden ifade edilebilir.

 

   GA = GoA + RT lnaA                                                                                                       3.11

 

R:Gaz sabiti = 1.98 cal/mol-K

GoA: Standart serbest enerji

 

aA  +  bB     =  cC  +   dD

 

tepkimesi için serbest enerji değişimi;

[DG = SG(ürünler) – SG(reaktifler)]

 

  acC  adB

 DG  = DGo  +  RT ln                                                                                                    3.12

                                                         aaA abB

 

olarak türetilebilir.

Aktiviteler tepkimenin herhangi bir anındaki aktivitelerdir. Tepkime sürdükçe aktiviteler değişmektedir. Bu eşitliğe göre tepkime sürmekte ve bir serbest enerji değişimi gözlenmektir.

DGo, tepkimenin belli bir sıcaklıktaki standart serbest enerji değişimidir. DG ise tepkime serbest enerji değişimidir. Fizikokimyasal olarak DG'in anlamı büyüktür. DG negatif ise, ürünlerin serbest enerjileri reaktiflerin toplamından büyüktür ve tepkimenin kendiliğinden meydana gelmekte olduğunun göstergesidir. Pozitif DG tepkimenin kendiliğinden yürümediğini gösterir. Bir dış etki gerekmektedir. DG = 0  ise tepkime durmuştur ve denge söz konusudur. Yani ürünlerin serbest enerjileri toplamı reaktiflerin serbest enerjileri toplamına eşit hale gelmesi DENGE oluşumu demektir. Serbest enerjinin bir sistemin iş yapabilme kapasitesi olduğunu hatırlarsak denge ile iş arasındaki termodinamik ilişkiyi de görmüş oluruz.

Tepkime dengeye ulaşmış ise, Bu durumda 3.12  Eşitliği,

 

                               [aoC]c [aoD]d

 DG o  =  - RT ln                                                                                                               3.13

                                               [aoA]a[aoB]b

                          

şekline veya

                              

DGo  =  - RT lnK                                                                                   3.14

 

haline gelir.

 

lnK  =  2.3logK   ve   R= 1.98 alınarak  25oC da ,

 

DGo  = - 1.364 log K                                                                             3.15                       

eşitliği elde edilir. Bu eşitlik bize denge sabiti ile termodinamik kavram olan serbest enerji arasındaki ilişkiyi vermektedir. Bir tepkimede, her madde için tablolarda verilen standart serbest oluşma enerjileri yardımıyla  DGo  ve denge sabiti  K bulunabilir.

 

 

 

3.5 DENGEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

 

Dengeye etkileyen faktörler ile denge sabitine etkisi olan faktörleri öncelikle ayırt etmeliyiz. Denge sabiti K, daha önce belirttiğimiz gibi hız sabitlerine bağlı idi. Hız sabitlerini etkileyen faktörler aynı zamanda denge sabitini etkileyecek demektir. Hız sabiti k,

 

k = Ae(E/RT)                                                                                            3.16

 

A: olasılık sabiti

E: aktivasyon enerjisi

 

3.16 eşitliğine göre diğer faktörlerin ayrıntılarını fizikokimya kitaplarına bırakırsak k, dolayısı ile denge sabiti K yalnızca sıcaklıkla değişmektedir. Bu etki Clasius-Clapeyron denkleminin çözümünden bulunan,

 

ln(K2/K1) = (-DH/R) [(1/T2) – (1/T1)]                                         3.17

 

3.17 Eşitliğinde görülmektedir. (DH tepkime entalpi değişimidir.)

Eşitlik, herhangi bir sıcaklıkta denge sabiti biliniyor ise bir başka sıcaklıkta denge sabitini bulmada da kullanılabilir.

Şimdi doğrudan dengeyi etkileyen faktörlere geçebiliriz.

 

Bir dengeye ulaşıldıktan sonra, denge ortamın hacminin, basıncının, sıcaklığının, maddelerin konsantrasyonlarının değiştirilmesi dengeyi bozar. Bu bozulma olayını Le Chatelier ilkesi veya denge sabiti yardımıyla açıklayabiliriz.

 

Le Chatelier İlkesi: Denge halindeki bir sisteme dengeyi bozacak şekilde dışarıdan bir etki yapılırsa sistem, bu etkiyi yok edecek biçimde değişme gösterir. Olay tepkime ise, tekime sağa veya sola doğru, yani ürünler veya reaktifler yönünde bir miktar ilerleyerek mol sayıları (derişimler) değişir. Sonra yine denge kurulur.

 

3.5.1  Denge Üzerine Basınç ve Hacım Etkisi

 

Tepkime sırasında hacım değişmesi olmuyor ise sistem üzerine yapılan basıncın veya sistemin hacmının değiştirilmesi dengeyi etkilemez. Yalnızca katıların ve/veya sıvı maddelerin tepkimeye girdiği sistemlerde hacım veya basınç etkisi söz konusu değildir. Yine tepkimeye giren ve oluşan maddelerin toplam mol sayılarında değişme olmuyor ise basınç veya hacım değişmesi etkisi görülmez.

Bir mol azot ile bir mol oksijenin tepkimeye girip iki mol azotmonoksitin oluştuğu tepkimede,

 

N2(g)  +  O2(g)   =   2NO(g)

 

iki mol gaz karışımı , N2  +  O2, tepkimeye girerek iki mol NO meydana getirmiştir. Hacım değişikliği söz konusu olmadığı için basınç değişmesi dengeyi etkileyerek sağa veya sola doğru bozulmasına neden olmaz. Halbuki aşağıdaki tepkimeye göre,

 

N2(g)  +  3H2(g)   =   2NH3(g)

 

iki molekül amonyak dört molekül gazdan meydana gelmektedir. Denge sabiti, kısmi basınçlar cinsinden;

 

                (PNH3)2

Kp =

            (PN2) (PH2)3

 

 

Dört mol gaz tepkimeye girerken iki mol amonyak oluşması nedeni ile hacım azalması söz konusu olduğu için, örneğin basıncın artırılmasının Le Chatelier prensibine göre meydana getireceği etkinin yok edilmesi gerekmektedir. Basınç arttığı için hacım azalmalıdır. Bu ise ancak tepkimenin sağa doğru, amonyak yönüne yürümesiyle mümkün olabilecektir.

 

Şimdi burada gaz tepkimelerde denge sabitlerine bir göz atmak gerekmektedir.

 

Gaz tepkimelerinde,

 

a = f P   (a = f C yerine)                                                                                                         3.18

 

aktivite ile gaz kısmi basıncı arasındaki bağıntıyı dikkate almalıyız.

 

Anoloji yaparak,

 

Ka = Kf Kp                                                                                                                                  3.19

 

Yazabiliriz. Kf aktivite katsayıları cinsinden yazılırken Kp ,

 

 

                 (PC )c ( PD)d

Kp =                                                                                                                                            3.20

                 (PA)a  (PB)b

 

Kısmi basınçlarla ifade edilir. İdeal çözeltiler, seyreltik çözeltiler için yaptığımız var sayımı burada da yaparak, ideal gazlar ve de düşük basınçlarda  Kf = 1 olacağı için

 

Ka = Kp                                                                                                                                      3.21

 

elde edilir. Gazlarda derişimler daha çok mol kesirleri (X) cinsinden ifade edilir. Gazın bulunduğu kabın dolayısı ile toplam gaz basıncı PT ile ifade edilirse kısmi basınçlar,

 

PA = XA. PT

PB = XB. PT

PC = XC. PT

PD = XD. PT

 

şeklinde yazılabilir. Bu değerler 3.20 Eşitliğinde yerlerine konursa,

 

                 

                (XC )c ( XD)d

Kp =                                       (PT)[(c + d) – (a + b)]                                                                         3.22

                (XA)a  (XB)b

 

{Dn = [(c + d) – (a + b)]}mol sayısı değişimi

 

3.20 Eşitliği elde edilir. Eşitlikte PT teriminin üssü basınç etkisini kolayca göstermektedir. (c + d), yani oluşan gazların mol sayıları toplamı,  (a + b) toplamına eşit ise bu terim "1" olacağı için toplam basınç değişimi tepkime üzerine etkisiz kalacaktır.

 

Yukarıda denge ifadesi basınçlar cinsinden ifade edilmiştir. Kp ile Kc arasında şu ifade her zaman yazılabilir;

 

Kp = Kc (RT)Dn                                                                                                                         3.23

 

{PV =nRT,   P = (n/V)RT   P = CRT}

 

3.5.2 Tepkimeye Giren veya oluşan Madde Derişimlerinin Değiştirilmesinin Etkisi (ORTAK İYON/MADDE ETKİSİ)

 

Dengeye erişmiş bir sistemin, ürünlerinin (veya tepkimeye girenlerin) derişimleri artırılırsa denge etkilenir. Derişim artırmanın etkisini yok etmek ister. Bunun için tepkimeye girenlerin (veya ürünlerin) derişimi artar. Yanı sistem derişimlerin artırıldığı tarafın ters yönüne doğru ilerler.

 

Örneğin;

 

HAc       +       H2O     =    H3O+     +    Ac-

 

tepkimesi denge haline eriştikten sonra örneğin, hidronyum iyonu çözeltiye eklenirse, fazla hidronyumları yok edebilmek için tepkime asetik asit yönüne doğru yürür, (Le Chatelier ilkesi). Yani hidronyum iyonları asetat iyonları ile tepkimeye girerek asetat ve hidronyum iyonları azalırken, asetik asit molekül sayısı artar. Ancak değişmeyen tek şey yine denge sabitidir.

Olayı bir de denge sabitlerine bakarak açıklayalım. Denge sabiti,

 

[H3O+]  [Ac-]

Ka=                             = Kc

                [HAc]

 

şeklinde yazılmaktadır. Ortama hidrojen atomu konulduğu anda eşitlikte payın değeri büyüyecektir. Ka sabit olduğuna göre (ancak sıcaklıkla değişir). Diğer derişimlerin değişmesi gerekir. Bunun için [Ac-]  azalmalı veya [HAc] artmalıdır. Bu ise tepkimenin sola yürümesi demektir. Sola yürüme, derişimlerin Ka değerini sağlayacak düzeye ulaşmasıyla duracaktır.

 

3.5.3  Sıcaklık (Isı) Etkisi

 

Bir kimyasal tepkime herhangi bir sıcaklıkta meydana gelirken ısı alışverişi söz konusudur. Örneğin aşağıdaki,

 

A   +    B   =   C  +  D  +  Isı

 

tepkimesi ısının açığa çıktığı ekzotermik tepkimeye bir örnektir. (Tepkimeler ısı alan endotermik ve ısı veren ekzotermik şeklinde iki gruba ayrılabilirler). Dengeye ulaştıktan sonra ortama ısı verilecek (sıcaklığı yükseltecek) olursa, tepkime bu ısıyı alıp, sola yürür,  A ve B meydana getirerek ısı etkisini yok eder.

 

 

 

 

3.5.4  İyon Şiddeti Etkisi (Tuz Etkisi)

 

Daha önce belirtildiği gibi dengedeki sisteme ürün veya giren maddelerden birisi eklenirse denge bozulur. Eklenen maddeye ortak madde; dengede iyonlar var ise ortak iyon adı verilir. Ancak ortak iyon içermeyen maddeler ilavesi ile de dengenin yine bozulduğu görülmektedir. Örneğin gümüş iyodatın sudaki çözünürlüğü ortama eklenen potasyum nitratla artmaktadır. Bunun nedeni ortama eklenen iyonlar ile gümüş ve iyodat iyonları arasındaki interiyonik (iyonlar arası) kuvvetlerdir.

Bütün çözeltilerde ortamda değişik iyonlar bulunabilir. Bu nedenle daha önce belirtildiği gibi denge sabitleri ortamın iyon şiddetinin fonksiyonu olan aktiviteler cinsinden yazılmalıdır. Örneğin gümüş iyodatın termodinamik denge sabiti  Ka,

 

Ka =  (aAg+ ) (aIO3-)

 

şeklinde aktiviteler cinsinden yazılmalıdır. (a: aktivite,  Ka: aktivite cinsinden çözünürlük sabiti). Aktiviteler, derişimler cinsinden aşağıdaki gibi yazılabilir:

 

aAg+ = (CAg+) (fAg+)                                       

a103- =  (CIO3-) (fIO3-)

 

Denge sabitini aktivite kat sayıları ve derişimler cinsinden yazalım.

 

Ka = (CAg+)(CIO3-) (fAg+)(fIO3-)

 

 

Şimdi aktivite kat sayıları bulunmalıdır.

Aktivite katsayılarının (f) çözelti iyon şiddeti (I) ile orantılı olduğu bulunmuştur. İyon şiddeti ise ortamdaki iyonların derişimleri ve yükleri arasındaki bir eşitlikle hesaplanabilir.

 

Genel eşitlik,

 

m =(½) S[CiZi2]                                                                                     3.24

 

Ci : iyon derişimi; Zi : iyon yükü

 

Gümüş iyodatın çözünürlüğünde iyon şiddeti,

 

m =  (½ )S[CiZi2]

 

Şeklinde ifade edilir. Ancak aktivite kat sayılarını bulmaya çalıştığımız iyonlar seyreltik kabul edildikleri için eşitlikte yalnızca ortamda bulunan diğer yüksek derişimdeki iyonlar (tuzlardan gelen) eşitlikte gösterilir.

Yani örneğimizde,

 

m = (½ )[(CAg+) (Z Ag+)2 + (CIO3-) (Z IO3-)2 + (CK+) (Z K+)2 + CNO3-) (Z NO3-)2 +….]

 

şeklindeki iyon şiddeti basitleştirilerek,

 

m = (½ ) [ (CK+) (Z K+)2 +  CNO3-) (Z NO3-)2]

 

olarak hesaplamalarda kullanılır.

 

Yapılan deneyler iyon şiddeti ile aktivite kat sayıları arasında (seyreltik çözeltilerde) Deby-Hückel kuralı olarak bilinen bir ilişkiyi göstermektedir.

 

                   0.5 Zi2 m

- log fi =                                                                                                3.25

               1 + 0.33 ai m

 

(ai : iyon yarıçap, Ao)

 

İyon şiddetini fazla büyük olmadığı durumlarda eşitlik,

 

- log f ±-  =  0.5 Zi2 m

 

şeklinde kullanılabilir. Örneğimizde fAg+

 

- log fAg+ = 0.5 (ZAg+)2 m

 

formülü ile hesaplanacaktır. İyon şiddeti ise

 

m = (½ ) [ (CK+) (Z K+)2 +  CNO3-) (Z NO3-)2]

Eşitliği ile bulunur.

 

 

3.6    DENGE HESAPLARI

 

Denge hesaplamalarında çoğunlukla amaç, ortamda bulunan iyon veya moleküllerin derişimlerini bulmaktır. Yukarıdaki paragraflarda örnek olarak verdiğimiz bakır iyonunun amonyaklı ortamda oluşturduğu tepkimeler bu hesaplamaların o kadar kolay olmadığını göstermektedir. Çözeltide çok sayıda tepkime ve denge bulunmaktadır. Bütün bu tepkime ve dengeleri dikkate alarak her bir iyon veya molekülün derişimini (aktivitesini) bulmak zannedildiği kadar kolay değildir. Ancak analitik problemlerin çözümünde var sayımlar ve ihmaller çok önemlidir. Bunların sayesinde birçok karmaşık problemi kolayca çözmek mümkündür.

Şimdi bir çözeltide bir çok dengenin bulunduğu durumda neler yapabileceğimizi görelim.

 

Denge probleminin çözüm basamaklarını şöyle sıralayabiliriz:

 

1.  Çözeltideki tüm maddeler, iyonlar belirlenir.

2.  Denge tepkimeleri yazılır.

3.  Denge sabitleri tablolarda bulunur(Aktivite, derişim cinsinden)

4.  Denklemler kurulur.

      a.  Denge eşitlikleri

      b. Yük denkliği eşitliği yazılır.

      c.  Kütle denklik eşitlikleri yazılır.

5.  Denklemler (basitleştirmeler, var sayımlar yapılarak) çözülür.

 

Örnek olarak amonyak ortamında gümüş klorürün çözünürlüğünü inceleyelim.

 

1. Çözeltide oluşan iyon ve moleküllerin kaynağı aşağıdaki tepkimelerdir.

 

          AgCl(k)  =   Ag+   +  Cl-

NH3   +   H2O  =  NH4+  + OH-

Ag+   + 2 NH3  = Ag(NH3)2+

             2 H2O  = H3O+ +  OH-

 

(Hangi tepkimelerin oluşacağı genel kimya bilgileri ile belirlenir)

 

Bu durumda derişimi bilinmesi gereken iyon ve moleküller şunlardır:

 

Ag+   , Cl- , NH3  , NH4+  , Ag(NH3)2+, H3O+ ,  OH-

 

Yedi derişimin hesaplanabilmesi için yedi eşitliğe gerek vardır.

 

2.  Denge sabitleri tablolardan bulunur.

 

Kç (AgCl) = 10-10

Kb (NH3) =10-5

Kf (Ag(NH3)2+) =10-20

Ksu (H2O) =10-14

 

3.  En az yedi denklem kurulmalıdır.

 

I.   Kç    =  [Ag+ ] [Cl-]

                      

                   [NH4+ ] [OH- ]

II.  Kb    =

                        [NH3]

 

                     [Ag(NH3)2+]

III.  Kf  = 

                     [Ag+ ] [NH3]2

 

IV.  Ksu  =  [H3O+ ] [OH-]

 

V.     [Ag+ ]  + [H3O+ ] +[Ag(NH3)2+] + [NH4+ ]  = [Cl-]+ [OH-] (yük denkliği)

 

VI.   [NH3]ilk   =  [NH3]den +  [NH4+ ]  + 2[Ag(NH3)2+]   (kütle denkliği)

 

VII. [Cl-] =  [Ag(NH3)2+] +  [Ag+ ]      (kütle denkliği) 

 

 

Amonyağın ilk derişimi (analitik) çoğunlukla verilir. Bu durumda bilinmeyen sayısı altıya iner.

 

4. Bu denklemlerin çözümü ancak bilgisayar yardımıyla olabilir. Bazı hallerde çözümü kolaylaştırıcı bilgiler problemle beraber verilebilir. Örneğin yukarıda değinildiği gibi analitik derişimlerden bazıları, ortamın pH' sı , bazı iyon dengelerinin ihmal edilebilmesi gibi .

İyonlar içeren bir çözelti elektriksel olarak nötral olmalıdır. Elektronötralite olarak adlandırılan bu olay

 

pozitif yükler = negatif yükler

 

şeklinde ifade edilebilir. Bu durum esas alınarak "V" numaralı eşitlik yük eşitliği olarak yazılmıştır.

 

Yük eşitliği yazılmasına bir örnek olarak BaSO4 'ın suda çözünürlüğünü ele alalım.

 

BaSO4 =  Ba+2 +  SO42-

 

Yük denkliği:

 

2 [Ba+2 ]  = 2 [SO42-]

 

Baryum ve sülfat iyonlarının her bir molünde iki yük bulunduğu için derişimler "2" ile çarpılmıştır.

 

 

BURADA DENGE İFADESİ YAZIMINDA DİKKAT EDİLECEK KURALLARI BELİRTELİM. (Daha geniş bilgi Genel kimya ve Fizikokimya kitaplarında bulunabilir.)

 

  1. Her şeyden önce kimyasal tepkimenin uygun biçimde yazılması gerekir:
    1. tepkimeye giren ve oluşan maddeler,
    2. mol sayıları,
    3. hangi fazda oldukları,
    4. tepkime eşitlenmeli,
    5. tepkimede ısı değişimi (genellikle entalpi olarak) verilmeli,
    6. tepkime sıcaklığı ve basıncı belirtilmeli
  2. Yalnızca gazlar, suda çözünmüş katılar ve sıvılar, iyonlar, molekül halinde dağılmış moleküller yazılır. Saf katı ve sıvıların aktiviteleri "1" olarak alınır.
  3. Mol sayıları derişimler üzerine üs olarak gelir.
  4. Ürünler daima paya, girenler ise paydada yazılır.

 

Denge sabitleri;

 

  1. derişimler bulmada,
  2. tepkime oluşumunu izlemede,
  3. bozunma yüzdesi, iyonlaşma derecesi, çözünürlük gibi fizikokimyasal sabitler bulmada,
  4. tepkimeye etkili faktörleri bulmada

 

kullanılabilir.

BÖLÜM 4

________________________________________________________________________________________

 

 

 

 

DENGE II (ÇÖZÜNÜRLÜK)

 

 

 

 

4.1 GİRİŞ

 

Önceki bölümde dengeden bahsederken sistemdeki tüm maddelerin aynı fazda olmaları halini örnek almıştık. Bu bölümde ise bir çözücü içinde maddelerin iyonlaşmaları ile meydana gelen dengeleri ele alacağız.

Bir çözeltide, iyonları ile dengede bulunan moleküller tek bir faz meydana getirebilirler. Örneğin asetik asit çözeltisinde,

 

CH3COOH +  H2O  =  CH3COO- + H3O+

 

Dissosiye olmamış asetik asit molekülleri, asetat ve hidronyum iyonları ile dengededir, ve bir tek faz (sıvı faz) oluştururlar. Bir başka denge karbonat iyonu ile birkarbonat ve hidronyum arasındadır. Yine tüm iyon ve moleküller tek bir faz içindedirler.

 

CO32- + H2O  = HCO3- +  H3O+

 

Bunlar homojen dengelere örnektirler.

 

Diğer taraftan aktif maddeler farklı fazlarda bulunuyorlarsa heterojen denge sistemleri söz konusudur. Örneğin katı gümüş klorürün, AgCl,  bir kısmı katı olarak kalmaya devam ederken bir kısmı iyonlaşır. Oluşan Ag+ ve Cl- iyonları katı, AgCl ile dengededir.

 

AgCl(k)  =   Ag+ + Cl-

 

Katı kalsiyum karbonat, katı kalsiyum oksit ve gaz karbondioksit ile dengede bulunabilir. Bu da heterojen dengeye bir örnektir.

 

CaCO3(k) = CaO(k) + CO2(g)

 

Bu bölümde heterojen dengelere değinirken sulu çözeltilerde, bir katı ile onun iyonlaşma sonrası oluşan iyonları arasında dengeleri ele alacağız.

 

4.2  ÇÖZÜNÜRLÜK

 

Bir maddenin 1 litre çözücüde çözünebilen mol sayısına o maddenin çözünürlüğü denir. Maddenin çözünürlüğüne en etkin olan çözücünün çözme gücüdür.

İyonik bileşiklerde iyonlar, molekülde belli uzaklıklarda elektrostatik kuvvetlerle (iyonik bağ) birbirlerine tutunurlar. Çözeltide iyonları birbirinden ayırmak için kuvvetli elektrostatik kuvvetler gerekir. Örneğin sodyum klorürde sodyum ve klorür iyonları arasındaki kulombik kuvvet ancak suyun polar molekülleri tarafından yenilebilir. Böylece sodyum klorür kristali bozulurken, molekül-iyonlar halinde suda dağılırlar. Buna göre tuzların suda çözünme olayı şöyle yazılabilir.

 

                                 Çözünme

MA(k)  +  mH2O           =               M(H2O)pn+  + nA(H2O)kn-

                                Kristalleştirme

 

Bir katı  MA (tuz) molekülü su molekülleri ile çevrelenmenin ardından farklı sayıda su molekülleri ile bir birlerinden iyonlar halinde ayrılmaları gerçekleşir.

Bu olayda iki durum söz konusu olabilir.

 

  1. MA'nın tamamı suda M ve A iyonlarına ayrılabilir. Yani katı madde tamamen çözünmüştür.
  2. MA'nın bir kısmı MA olarak kalmaya devam ederken bir kısmı M ve A iyonları olarak suda dağılır. Yani heterojen bir denge meydana gelir. Denge oluşumu ancak doygun çözeltilerde gerçekleşir.

 

Doygun çözeltide MA(k) aşırı miktarda, en azından doygunluk sağlayacak düzeyde bulunmalıdır. Yukarıdaki tepkimede tuzun anyon ve katyonların su molekülleri tarafından meydana getirilmiş hidrat durumları görülmektedir. Bütün anyon ve katyonlar için bu durum geçerlidir. Yalnız su molekül sayısı farklı olabilir.Yazım sırasında kolaylık olması açısından su molekülleri yazılmadan kısaca M++ (aq), A-(aq) veya M+(su), A-(su) şeklinde gösterilebilir. Daha da basit olarak kısaca  M+, A-  yazılabilir; iyonlaşma yalnızca su içinde olacağı için su moleküllerinin varlığı anlaşılır.

Şimdi MaAb(k) şekilde yazılan bir tuzun suda iyonlaşma tepkimesini yazalım.

 

MaAb(k) = aMm+  +  bAn-

Böyle bir iyonlaşma tepkimesinin kantitatif denge eşitliği

 

Ka= aMa. aAb                (Ka = Çözünme dengesi, çözünürlük çarpımı sabiti)

 

veya,

 

Ka= (fMa.fAb)(CMa. CAb) =  Kf. Kc

 

Şeklinde yazılır. Daha önceki bölümde görüldüğü gibi denge ifadesi aktivitelerden meydana gelmektedir. İstenirse aktiviteler derişimler ve aktivite kat sayıları cinsinden yazılabilir. Denge ifadesinde katı tuz molekülü (saf katıların aktivitesi "1" kabul edildiği için) yazılmaz.

 

Çoğu kez çözünme sonucu ortamdaki iyonların derişimleri çok küçük olacağı için "f"aktivite katsayıları bire yakındır ve ,

 

Kç= CMa. CAb  yazılabilir.

 

Denge sabiti, tuzun su içinde (hiçbir farklı etki olmaması durumunda) çözünürlüğünü vermektedir. Yani bir litre suda çözünebilecek tuz molekülleri ve de iyonların sayıları bellidir. Bu değer denge sabiti bilinmesi halinde kolaylıkla bulunabilir.

 

Örneğin BaSO4 tuzunun çözünürlüğü; S (mol/L),

 

BaSO4 (k) = Ba2+ + SO42-       Kç = [Ba2+]  [SO42-]

 

S = [Ba2+] = [SO42-] = (Kç)1/2

 

Şimdi çözünürlük çarpımının kullanımını ve çözünürlüğe etkili çeşitli faktörleri ele alalım.

 

 

4.3  ÇÖZÜNÜRLÜĞE ORTAK İYON ETKİSİ

 

Çözmek için ortama konulan tuzun iyonlarından birisi önceden ortamda bulunuyor ise çözünürlük azalır. Tuzun çözüldükten sonra ortama iyonlarından en az birisini içeren bir başka tuz konursa birinci tuzun iyonlaşarak çözünme derecesi yine azalır. Bunun için ilk tuzun iyonları birleşerek tuzu meydana getirip ortamdan çökerek ayrılırlar. Çözünürlüğün azalmasını, veya çözülmüş tuzun bir miktarının tekrar geri çökmesini sağlayan ikinci tuzun iyonuna ortak iyon  bu etkiye de ortak iyon etkisi denir. Ortak iyon etkisi Le Chaterlier ilkesinin bir sonucudur. Bu ilkenin ifadesi: Dengeye ulaşılmış bir sisteme dışarıdan bir etki yapılırsa denge bu etkiyi yok edecek biçimde sola veya sağa yürür.

Örneğin BaSO4 çözeltisine, BaCl2 eklenirse ortak iyon Ba2+ , Na2SO4  eklenirse, ortak iyon SO4= iyonları verileceği için,

 

BaSO4(k)  =  Ba++  +  SO42-

 

Önceden oluşan [Ba++] ve [SO4=]  derişimleri değişir. Şimdi bu etkiyi kantitatif olarak görelim.

Ortamda yalnızca baryum sülfat bulunması halinde çözünürlüğü "S" olarak alalım. Çözünürlük çarpımı , Kç,

 

Kç=[Ba2+] [SO42-] 

 

şeklindedir.

 

Çözünürlük = S = [Ba2+] = [SO42-] 

 

Eşitlikleri çözünürlük çarpımında yerine konursa,

 

Kç= 1.1x10-10  =  S2

 

S, çözünürlük 1x10-5 M olarak bulunur.

Buna karşılık ortamda bir başka tuzun önceden konulması ile SO42- derişimi örneğin 0.01 M ise, denge eşitliğinin yazımında biraz değişiklik gerekecektir.

 

Kç=  [Ba2+]  [SO42- +  0.01]

 

Eşitlikteki sülfat iyonu tuzun çözünmesinden geldiği için onun yerine baryum derişimi yazılarak eşitlik tek bilinmeyenli hale getirilip baryum için çözülebilir.

 

Kç=  [Ba2+] [Ba2+ +  0.01]

 

Çözüm sonrasında baryum derişimi yani çözünürlük, 1.1x10-8 M'a düşmüştür.

Bir çözünürlük dengesi iki ayrı tuzun su içinde çözünmesiyle de oluşabilir. Örneğin BaCl2 de Na2SO4 çözeltileri karıştırıldığında BaSO4 çöker.

 

BaCl2 + Na2SO4 + H2O                     BaSO4 +  +2Na+  + 2Cl-  + H2O

 

BaSO4  =  Ba2+  +  SO42-

 

4.4   DİĞER TEPKİMELERİN ÇÖZÜNÜRLÜĞE ETKİSİ

 

Tuzun çözünmesi ile oluşan iyonların ortamdaki diğer iyon veya maddeler ile tepkimeye girmesi çözünürlüğü artırır. Örnek olarak BaSO4n asidik ortamda çözünürlüğünü ele alalım.

 

BaSO4 (k) =  Ba2+  +  SO42-                            Tuzun çözünmesi

 

SO42-  +   H3O+   =  HSO4-  +  H2O                Sülfatın asit ile tepkimesi

 

İkinci tepkime, ortamdaki SO4=  derişimini azaltacağı için Kç'nin

 

Kç= [Ba2+ ] [SO4-2 ] eşitliğinin

 

tekrar sağlanabilmesi BaSO4 ün biraz daha çözünmesiyle mümkün olur.

 

Kalsiyum oksalatın asidik ortamda çözünmesi ile de benzer özellik gözlenir.

 

I            CaC2O4(k)     =   Ca2+   +   C2O42-

II           C2O42-   +   H3O+    =   HC2O4-    +   H2O    

III          HC2O4-  +  H3O+    =   H2C2O4-   +   H2O

 

Bioksalatın iyonları ve oksalik asidin iyonlaşma dereceleri düşük olduğu için II. ve III. Dengeler oluşur. Buna göre oksalat iyonlarının azalması ile

 

Kç= [Ca++ ]  [C2O4=]

 

eşitliği bozulduğu için CaC2O4(k) daha fazla çözünmek zorunda kalacaktır. Görüldüğü gibi burada da [H3O+], yani pH çözünürlüğü etkilemiştir. pH azaldıkça CaC2O4  daha fazla çözünecektir.

Olayı bir de aşağıdaki biçimde düşünebiliriz.

 

Kalsiyum oksalat nötral ortamda çözünmesi durumunda aşağıdaki dengeler oluşacaktır:

 

I     CaC2O4(k)     =   Ca2+   +   C2O42-

II    C2O42-    +  H2O     =   HC2O4-    +   OH-    

III   HC2O4-  +  H2O     =   H2C2O4-   +   OH-

 

Görüldüğü gibi oksalat iyonları derişimi ikinci, üçüncü tepkimeler sonucu {[Ca2+ ] = [C2O42-] } olması gerekirken [Ca2+]'a göre azalmaktadır. Bu durumda Kç sağlanamayacaktır. O nedenle tekrar bir miktar daha CaC2O4(k) çözünmelidir.

OH- iyonlarının varlığı yine pH'ın etkili olacağının açık belirtisidir. pH arttıkça çözünürlük azalırken, pH düşerken (asitlik artar), çözünürlük artar.

 

İkinci tepkimelerin etkisini gösteren birkaç örnek daha verelim.

Gümüş bromürün ( AgBr), amonyaklı (NH3) ortamda çözünmesi:

 

I    AgBr(k)  =   Ag+  +  Br-

II   Ag+  +  NH3  =  Ag(NH3)+ 

III  Ag(NH3)  + NH3  = Ag(NH3)2+  

 

Gümüş iyonları amonyak ile iki basamaklı kompleksleşme sonucu ortamdan azalacağı için amonyaksız ortama göre daha fazla gümüş bromür çözünecektir.

Bu arada diğer tepkimelerin de birer denge meydana getireceği hatırdan çıkarılmamalıdır.

 

Bir başka örnek olarak alüminyum hidroksitin, florürlü ortamdaki çözünürlüğü ele alalım.

 

I     Al(OH)3 (k)   =   Al+3  +   3OH-

 

II    Al3+   +   6F-  =   AlF63-

 

Doygun saf Al(OH)3 çözeltisinde, her bir Al+3 için 3OH- olması gerekmektedir. [Al+3]=[OH-] /3

Ortamda F- iyonu var ise alüminyum hekzaflorür kompleksi meydana gelir ve alüminyum iyonu azaldığı için daha fazla Al(OH)3 çözünür. Bu durumda da,

 

Kç= [Al+3 ] [OH-]3

 

eşitliğinin sağlanacağı unutulmamalıdır.

 


4.5   ELEKTROLİT  DERİŞİMİNİN ÇÖZÜNÜRLÜĞE ETKİSİ

 

Deneyler ortamda yüksek derişimlerde bulunan elektrolitlerin, çözünen maddelerin çözünürlüğü artırdığını göstermiştir. Örneğin gümüş klorürün çözünürlüğü ortama potasyum nitrat ilave ettikçe artmaktadır. Bu etki baryum sülfatın çözünürlüğünde daha belirgindir. Potasyum nitrat bulunmadığı anda baryum sülfatın çözünürlüğü 1x10-5M iken, potasyum nitrat 0.02 M olduğu anda çözünürlük iki katı artmaktadır.

Ortak iyonu olmayan elektrolitin çözünürlüğe etkisi elektrostatik çekim kuvvetinden doğmaktadır. İyonların elektrostatik etkisi ortamdaki elektrolit derişimine ve iyon kuvvetine (şiddetine) bağlıdır. İyon şiddeti m, aşağıdaki formülle bulunabilir.

 

m =  1/2 (m1Z12  + m2Z22  + m3Z32  + ……)

 

m  = İyon şiddeti

m = iyonların molar derişimleri

Z  = iyonların yükü

 

İyon şiddetinin 0.1'den daha küçük olduğu çözeltilerde elektrolit etkisinin iyonların cinsine bağlı olmadığı görülmüştür. İyon kuvvetinin etkisini belirleyebilmek için önce aktivite tanımını hatırlayalım.

 

aA= fA [A]

 

aA    = aktivite

fA    = aktivite katsayısı

[A] = derişim

 

Bu tanımları yaptıktan sonra, iyon şiddeti kullanılarak Debye-Hückel teorisi yardımıyla aktivite katsayıları bulunabilir.

                  

                        0.5 ZA2 (m)1/2

-logfA = 

                       1+ 0.33 aA(m)1/2

 

Aktivitelerin hesaplanmasında, aktivite katsayıları kullanılır. Daha sonrada denge sabitinde aktiviteler yerlerine konularak hesaplamalar yapılır.

 

Tablolarda birçok iyonun ortalama etkin çapı ve ortamın iyon şiddetine bağlı olarak aktivite katsayıları verilmiştir.(Bkz. Ekler)

Aktivite katsayısının fiziksel anlamı hakkında fizikokimya kitaplarında geniş bilgi bulunabilir. Biz burada nasıl hesaplandığını ve dengeye nasıl etkili olduğunu kısaca görelim.

Her iki yol da iyon şiddeti 0.1' den küçük olan çözeltiler için uygulanır.

 

 

Örnek

 

0.15 molar nitrik asit ve 0.25 molar baryum nitrat çözeltisinin iyon şiddeti nedir, hidronyum aktivitesi nedir?

 

HNO3:   [H3O+]  =  [NO3-] = 0.15 mol/L

 

Ba( NO3)2 :       [Ba2+]  = 0.25 mol/Lt           [NO3-] = 0.50 mol/L

 

Toplam [NO3-] = 0.65 mol/L

 

m = 1/2 (m1Z12  + m2Z22  + m3Z32  + ……)

m = 1/2 {[ H3O+] (1)2 + [NO3-] (1)2  +  [Ba2+]  (2)2}

m = 1/2 { 0.15.(1)2  +  0.25.(2)2  +  0.65.(1)2 }

m = 0.9

 

İyon şiddeti 0.9 olarak bulunmuştur.

Çok yüksek bir değer olmasına rağmen m = 0.9 kullanarak hidronyum iyonu aktivite katsayısını Debye-Hückel formülünü yardımıyla bulabiliriz.

 

                              (0.5)(1)2.(0.9)1/2

-logfH3O+ =

                           1 + 0.33.(9)(0.9)1/2

 

fH3O+  =  0.75

 

ve

 

aH3O+ = fH3O+.  CH3O+

 

aH3O+ =(0.75) (0.15) = 0.11M

 

 

4.6   AKTİVİTE KATSAYILARINI  KULLANARAK       

       ÇÖZÜNÜRLÜK HESAPLAMALARI

 

Çözünürlük hesaplamalarında molar derişimler yerine aktivitelerin kullanılmasıyla, daha doğru hesaplamalar yapılmış olur. Tablolarda görülen çözünürlük sabitleri aktiviteler cinsinden verilmiştir (Termodinamik çözünürlük sabiti). AmBn şeklinde bir tuz çözeltisini ele alalım.

 

AmBn  =   mAn+  +   nBm-

 

Kç = aAm .  aBn

 

Kç= CAm.  fAm. CBn.  fBn 

veya,

                                           Kç

CAm.  CBn  =                                                   =  Kç'

                                         fAm.   fBn

 

Yukarıda AmBn  tuzunun çözünmesi ile elde edilen dengede CA ve CB derişimleri, Kç  termodinamik çözünürlük sabiti, Kç'  ise derişim cinsinden çözünürlük sabitidir. Görüldüğü gibi çözünürlüğü derişim cinsinden bulabilmek için f' ler hesaplanmalıdır.

Bunun içinde iyonik kuvvetin de bulunması gerekir.

İyonik kuvvetin 0.01 den büyük olması halinde mutlaka yukarıdaki yol izlenmelidir. Zira eklerde verilen tablodan görüleceği gibi iyon şiddeti arttıkça aktivite katsayıları küçülmektedir. Bunun sonucunda etkin konsantrasyonlar, (aktivite) konsantrasyonlarından farklı olacaktır.

 

Örnek :

 

1.67 x 10-3 M Na2SO4 çözeltisinin iyon şiddetini ve bu çözelti içinde Mg(OH)2 çözünürlüğünü bulunuz.

 

Önce Na2SO4 çözeltisinin iyon şiddetini bulalım.

 

m = 1/2 {mNa+ (ZNa+)2  +   mSO42- (ZSO42-)2}

m = 1/2 { 2 x 1.67x10-3 .(1)2 + 1.67 x 10-3.(2)2}

m = 5.01 x 10-3 = 0.005

 

İyon şiddeti hesaplanırken magnezyum hidroksitten gelen OH ve Mg iyonları dikkate alınmamıştır. Bunun nedeni Kç'nin çok küçük olması nedeni ile bu iyonların derişimlerinin ihmal edilecek kadar küçük olmalarıdır.

 

Ekte verilen tablodan,

 

fNa+   =  0.928                      fSO42-  =  0.740

fMg2+ =  0.755                      fOH-     =  0.926

 

Şimdi Mg(OH)2 nin çözünürlüğüne dönebiliriz.

 

Mg(OH)2 =  Mg2+  +   2OH-             Kç= 1.8 x 10-11

 

Kç=aMg2+. (aOH- )2 = (fMg2+ CMg2+)( fOH-  COH- )2

 

Kç= fMg2+.( fOH- )2 . CMg2+.(COH- )2

 

                              

                                                   Kç

Kç = Kf . Kç'                Kç'  =  

                Kf

 

                             1.8 x 10-11

Kç' =                                        = 2.78 x 10-11

                 (0.755)(0.926)2    

 

(Kç ) 'ye göre çözünürlük [Mg+2]   =  1.9 x  10-4 mol/L

 

(Kç') ' ne göre çözünürlük [Mg+2]  =  2.1 x  10-4 mol/L

 

                          2.1x10-4 - 1.9x10-4  

Yüzde hata =                                        .100  =   % 15.8

                                 1.9 x10-4

 

 

4.7  SEÇİMLİ ÇÖKTÜRME, SÜLFÜR ÇÖKTÜRMELERİ

 

Bir tuzu çöktürmek için ortama çözünürlük sabitini aşacak kadar iyonlardan birisini ilave etmek gerekir. Bazı hallerde iki tuz çökme olasılığının bulunduğu durumlarda ancak birini çöktürmek diğerini ortamda bırakmak gerekmektedir. Burada amaç iki tuzu, daha doğru ifadeyle iki katyonu veya anyonu birbirinden çökme yoluyla ayırmaktır. Buna Fraksiyonlu Çöktürme, (Seçimli Çöktürme) adı verilir. Bunun örneğini katyonların sistematik analizinde görmek mümkündür. İkinci grup katyonların üçüncü gruptan ayrılması sırasında ortamda sülfür iyonu derişimi o derecededir ki yalnız ikinci grup metalleri sülfürler halinde çöker, bu arada üçüncü grup katyonları çözeltide kalır.

Metalik iyonlar hidronyum iyonu derişiminin kontrol edildiği ortamda sülfür iyonları ile çöktürülür. Sülfür iyonu hidrojen sülfürden (çözeltiye doğrudan eklenebilir veya tiyoasetamidin suda tepkimesiyle elde edilir) aşağıdaki denge tepkimelerine göre oluşur.

Hidrojen sülfür zayıf bir asittir. Aşağıdaki şekilde dissosiye olur.

 

                                                                        [H3O+] [HS-]

H2S  +   H2O  =  H3O+  +  HS-      K1  =                                   =   5.7 x10-8

                                                                             [H2S]

 

                                                                  [H3O+] [S2-]

HS- + H2O = H3O+  +   S2-      K2  =                                    = 1.2 x10-15  

 [HS-]

 

Yukarıda iki tepkime birleştirilirse;

 

                                                                        [H3O+]2 [S2-]

H2S  +   2H2O  =  2H3O+  +  S=    K1K2 =                                =  6.8 x 10-23

                                                                           [H2S]

 

elde edilir.

 

2. grup sülfür ayırmalarında çözelti, hidrojen sülfür ile doymuş olarak tutulur ve H2S =  0.1 M olur.

 

[H2S]  =  0.10 mol/L olunca

 

 

          [H3O+]2 [S2-]                                                         6.8  x10-24

                                      = 6.8 x10-23   den    [S2-]  =

0.10                                                                                                                                        [H3O+]2

 

elde edilir. Burada sülfür derişiminin ortamın pH'ına bağlı olduğu görülmektedir.

 

2.  ve 3. grup katyon sülfürlerinin çözünürlük çarpımları Tablo 4.1' de görülmektedir.

 

       Tablo 4.1 Bazı Katyon Sülfürlerinin Çözünürlük Sabitleri

 

         Grup II A                                    Grup IIIA

          HgS      3.0x10-53                        ZnS         1.2x10-23

          CuS      8.5x10-45                        CoS         2.0x10-23

          Bi2S3     1.6x10-72                         NiS          1.4x10-24

          PbS       3.4x10-28                        FeS          3.7x10-19

          CdS      3.5x10-29                        MnS         1.4x10-15

 

 

 

2. grup katyonların sülfürler halinde çöktürülmesi 0.3 M HCl  çözeltisi içinde olur. Bu durumda sülfür derişimi,

 

                  6.8 x 10-24

[S2-]  =                             = 7.5 x10-23 M

                     (0.3)2

 

7.5x10-23 M olacaktır. Bu derişim ortamda 0.01 M  derişiminde  bulunan ikinci grup katyonları çöktürmeye yeterken, 3. grup çökmez. Şimdi bunu açıklayalım.

 

Örneğin  PbS için  :

 

                                  3.4 x  10-28

               [S2-]  =                                 =  3.4  x  10-26 M

                                       0.01

 

ZnS için  :

 

                                   1.2  x  10-23

               [S2-]  =                                 =  1.2 x 10-21M

                                      0.01

 

sülfür derişimleri gerekmektedir. Görüldüğü gibi [S=]  =  7.5x10-23 M PbS için yeterlidir.

 

Üçüncü grup katyonların H2S ile çöktürülmeleri sırasında ortamın pH'ı çok iyi ayarlanmalıdır. Çözelti bazik yapılarak tüm 3.grup katyonların, Fe, Co, Ni, Zn, Mn, Al, Cr sülfürler ve hidroksitler olarak çökmesi sağlanır. Ancak OH- derişiminin olması halinde  Mg(OH)2 çökeceği için NH4Cl / NH3  tamponu ile ortamın pH'ı kontrol edilir.

 

 

 

Hidroksitli tuzların çözünürlüğü 

 

Örnek olarak Fe(OH)3 tuzunun su içinde ve 0.01 M HCl içinde çözünürlüğünü ele alalım.

 

Fe(OH)3(k) = Fe3+  +  3OH-               Kç = [Fe3+] [OH-]3   = 6.0 x 10-38

 

Yukarıdaki tepkimeye göre demir(III) hidroksit suda iyonlaşarak çözünür. Çözünürlük denge sabiti çok küçük bir sayıdır. Yalnızca demirhidroksitten OH- geldiğini düşünerek çözünürlüğü bulmak istersek;

 

S = [Fe3+] = [OH-] /3  

 

Kç = [Fe3+] [3 Fe3+]3 = S (3S)3

 

S = 2.17 x 10-10 M = S = [Fe3+] = [OH-]/3   

 

[OH-] = S/3 = 7.24 x 10-11 M   

 

Görüldüğü gibi hidroksil derişimi sudan gelecek olan minimum 10-7 M derişimden daha küçüktür. Bu durumda sudan gelen hidroksiti ihmal edemeyiz. Aksine demir hidroksitten geleni ihmal ederek çözünürlük hesaplanmalıdır.

 

Kç = [Fe3+] ([OH-su ] + [OH-]Fe(OH)3) 3

 

Demir hidroksitten gelen ihmal edilip sudan gelen 10-7 M olarak yerine konursa;

 

 

Kç = [Fe3+] (10-7)3

 

 

[Fe3+ ] = S = 6 x 10-17 M

 

olarak hesaplanır.

 

Demir(III)hidroksitin 0.01 M HCl içindeki çözünürlüğü için önce ortamdaki OH derişimi

 

Ksu/0.01 = 10-12 M

 

olarak suyun denge sabitinden bulunur. Daha sonra bu değer çözünürlük ifadesinden yerine konulduktan sonra,

 [Fe3+ ] = S = 6 x 10-2 M

bulunur.

BÖLÜM 5

________________________________________________________________________________________

 

 

 

 

 

ASİTLER-BAZLAR VE İYONİZASYONLARI

 

 

 

5.1   ELEKTROLİTLER

 

Daha önceki bölümlerde belirtildiği gibi bir maddenin çözücü adı verilen bir başka madde içinde (örneğin su) homojen bir şekilde dağılmasıyla çözelti elde edildiğini görmüştük. Çözünen maddenin çözünme sırasında çözücü içinde moleküler veya iyonlar halinde dağılması ile farklı tür çözeltiler meydana gelebilir. İkinci tür çözeltiler elektriği iletebilirler. Buna göre çözeltilerinden elektriksel akım geçirip geçirmeme durumuna göre maddeler,

 

a) elektrolitler ve

b) elektrolit olmayanlar

 

şeklinde iki büyük gruba ayrılabilir.

Bir elektrolit maddenin su içinde çözünmesi ile hazırlanan çözelti akımı geçirir. Elektrolit olmayan maddenin çözeltisi ise akımı iletmez. Elektrolit olmayan maddelere örnek olarak şeker,gliserin,etanol,benzen, üre verilebilir. Elektrolit olanlar ise üç büyük grupta toplanabilir:

 

Asitler, Bazlar ve Tuzlar.

 

Elektrolit içeren çözeltinin akım iletmesi çözeltide yüklü parçacıklar halinde dağılması yoluyla olur. Çözeltide bulunan yüklü parçacıkların çözünen molekül derişiminin, 2, 3 veya daha fazla katı derişimde olduğu gözlenmiştir. Bu durumu ilk açıklamaya çalışan Arrhenius olmuştur. Arrhenius'a  göre elektrolit madde, suda çözündüğü zaman  yüklü atom veya gruplara ayrılmaktadırlar. Olay iyonlaşma (dissosiyasyon) adını alırken bu yüklü gruplara iyon adı verilir. Bu yüklü taneciklerin hareketi, tıpkı elektron hareketi gibi, elektrik akımı anlamına gelmektedir. Bir başka deyişle bunlar hareket ederek çözeltiden elektriğin geçmesini sağlamaktadırlar.

Elektrolitler iyonlaşma (= dissosiyasyon) derecelerine göre kuvvetli ve zayıf olarak gruplandırılırlar.

Kuvvetli elektrolit, çözeltide tamamen iyonlaşan veya iyonlaştığı kabul edilen maddelere verilen addır. Zayıf elektrolitler ise suda tamamen iyonlaşmazlar ve bir iyonlaşma dengesi oluştururlar.

Ancak genel olarak elektrolitin dissosiyasyon derecesi, derişimi ile  orantılıdır. Zayıf elektrolitlerde dissosiyasyon derecesi derişimle ters orantılıdır. Yani derişim arttıkça iyonlaşma azalır. Derişim arttıkça iyonlaşma % 100 olur (veya öyle kabul edilir).

Kuvvetli elektrolitlerin düşük derişimlerinde iyonlaşma tam iken, yüksek derişimlerde interiyonik etkilerle iyonlaşma beklenildiği gibi gözlenemez, daha doğrusu elektriksel iletkenlik derişimle doğrusal artış göstermez.

Elektrolitlerin su ortamında iyonlaşma tepkimelerine aşağıdaki örnekleri verebiliriz.

 

HCl  +  H2O       =  H+(su) +   Cl (su)

CuSO4  + H2O   =  Cu2+(su)  +  SO42-(su)

NaCl  +  H2O     =  Na+(su)   +  Cl -(su)

MgSO4 +  H2O  =  Mg2+(su)  +  SO42-(su)

 

(Tepkimelerde çözünerek oluşan iyonların altına (su) yazılışına dikkat ediniz. Su çoğunlukla yazılmayabilir.)

 

Görüldüğü gibi iyonlar pozitif ve negatif yük taşıyabilirler. Çözelti nötraldir. Yani ortamdaki negatif ve pozitif yükler toplamı eşittir. Buna  elektronötralite denir.

 

Yukarıda görülen iyonlaşma (dissosiyasyon) tepkimeleri tersinir tepkimelerdir. Tepkimelerde reaktifler ve ürünler arasında "eşittir" işareti konmuştur. Ancak giren maddelerin tam iyonlaşma ile ürünlere dönmesi söz konusu olmayabilir. Yani bir denge söz konusu olabilir. Bu nedenle elektrolitin dissosiyasyon derecesinin (a) belirlenmesi gerekir. Ancak bu sayede ortamdaki toplam iyon miktarı ve dolayısıyla elektriksel geçirgenlik belirlenebilir.

                                             İyonlaşan molekül sayısı

Dissosiyasyon derecesi =                                                = (%) a

                                              Toplam molekül sayısı

 

Sulu çözeltilerdeki iyonlaşma derecelerine göre elektrolitler üç grupta toplanabilirler:

 

a)  Kuvvetli elektrolitler, tamamen iyonlaşırlar.

b)  Zayıf elektrolitler, kısmen iyonlaşırlar.

c)  Elektrolit olmayanlar, iyonlaşmazlar

 

Şimdi de elektrolitleri sulu ortamda iyonlaşma tepkimelerine, oluşturdukları dengelere ve bu dengelere etkili faktörleri açıklamaya  çalışalım.

 

5.2  ASİT ,BAZ ve TUZLAR

 

Kuvvetli ve zayıf elektrolitler, (Tablo 5.1), asitler, bazlar ve tuzlar olarak bilinir.  Tuz, asitler ile bazların birleşmesinden, nötralleşme olayı sonrası meydana gelirler. Tuzlar daha önceki bölümde görüldüğü için burada tekrar ele alınmayacaktır.

Asit ve baz tanımı değişik biçimlerde yapılmaktadır. Arrhenius teorisine göre proton, (H+) veren asit, hidroksil (OH-) veren  baz olarak tanımlanır. Buna göre;

 

HCl  =  H+     +   Cl-

 

yukarıdaki tepkimede hidrojen klorür (klorür asiti) bir asittir. Hidrojen klorür,  klorür ve hidrojen iyonlarına dissosiye olur. Öyle ise HCl asittir. Nitrat asidi ve asetik asit benzer biçimde iyonlaşırlar ve Arrhenius'a göre asittirler.

 

Tablo 5.1  Elektrolitlerin Sınıflandırılması

 

Kuvvetli Elektrolitler                                        Zayıf Elektrolitler

1.HNO3,HCIO4,H2SO4,HCl,                   1.H2CO3,H3BO3,H3PO4,H2S,H2SO3

   HI,HBr ,HCIO3,HBO3

 

2.KOH,NaOH                                       2.Bir çok organik bazlar

 

3.Tuzların bir çoğu                               3.NH3 , organik bazlar

    

4.HgCl2, Hg(CN)2, ZnCl2,

   Ca(CN)2,CaCl2,

 

HNO3  =  H+    +  NO3-

Nitrik asit            Nitrat iyonu

 

CH3COOH =  H+  +   CH3COO-

Asetik asit                     Asetat iyonu

 

Yukarıda bir proton (hidrojen iyonu) veren (içeren) monobazik (monoprotik) asitlere örnekler verilmiştir. Birden fazla hidrojen iyonu veren asitler de vardır. Bu asitlere polibazik (poliprotik) asitler denir.

 

H2SO4  =  2H+(su)  +   SO42-(su)

Sülfürik asit                    Sülfat iyonu

 

Yukarıda verilen örneklerde nitrat asidi, hidroklorik asit, tamamen dissosiye olurlar (iyonlaşırlar) ve kuvvetli asitler olarak bilinirler.

 

Fosforik asit ve asetik asit gibi bazı asitler tamamen iyonlaşmazlar. Bir iyonlaşma dengesi söz konusudur. Bu nedenle bu asitlere zayıf asitler denir.

Arrhenius teorisine göre bazlara örnek olarak da sodyum hidroksit, potasyum hidroksit ve amonyağı verebiliriz. Su ortamında bu bazlar aşağıdaki iyonlara dissosiye olurlar.

 

NaOH  =  Na+(su) +  OH-(su)

 

KOH   =  K+(su) +  OH-(su)

 

NH3 +  H2O =  NH4OH  =  NH4+ (su) +  OH-(su)

 

Sodyum hidroksit ve potasyum hidroksit tamamen dissosiye olurlarken, amonyak tamamen dissosiye olmamaktadır. Buna göre sodyum hidroksit ve potasyum hidroksit kuvvetli bazlar olarak tanımlanırken amonyak bir denge oluşturduğu için zayıf bazdır.

 

Arrhenius teorisinden daha yaygın bir biçimde kabul gören Lowry Bronsted teorisine göre ise asit-baz tanımı biraz farklıdır. Bu teoriye göre bir alıcıya proton veren asit, proton alan ise baz olarak tanımlanır. Öyleyse hidroklorik  asitin suda iyonlaşmasını aşağıdaki gibi yazmak daha anlamlıdır.

 

 HCl  +    H2O  =  H3O+  +  Cl-

 

(Asit)1       (Baz)2       (Asit)2      (Baz)1

 

Buna göre HCl proton verdiği için asit, H2O proton aldığı için bazdır. Tepkimenin diğer taraftan yürüdüğünü düşünürsek, H3O+, hidronyum iyonu, proton vereceği için asit, Cl-, klorür, proton alacağı için bazdır. (Asit-Baz Konjuge çifti adı verilir).

Bir üçüncü teori de Lewis asit-baz teorisidir. Bu teoriye göre asitlik bazlık tanımı için esas olan elektron alış-verişidir. Elektron alan madde asit, elektron veren ise bazdır. Daha çok organik kimyada kullanılan bir tanımdır. Aşağıda birkaç örnek verilmiştir. Örneklerde bazın, sağladığı elektronlarla, asit özellik gösteren tanecikleri ile nasıl kovalent bağ oluşturduğu görülmektedir.

 

Ag + + 2NH3  =  [3HN Ag NH3]+                   [3HN : Ag : NH3]+

Asit         Baz                                                                         [3HN - Ag - NH3]+

 

 

H+ + : NH3  =  NH4+                                     [H : NH3]+

Asit        Baz

 

 

BF3 + F-  =  FBF3-                                           [F : BF3]-

Asit     Baz

                                                                                    O

                                                                                    

[OH-] + CO2  = [OH CO2] -      [HCO3] -       [H - O - C ] -  

Asit      Baz                                                                  

                                                                                     O

 

 

Yukarıda verilen üç asit/baz kavramına ek olarak literatürde farklı asit/baz tanımlarına rastlamak mümkündür. Bunlardan bazıları aşağıda verilmiştir.

 

En geniş kapsamlı tanım Lewis teorisi olmakla beraber Lowry-Bronsted teorisi birçok olayı, özellikle çözücünün etkisini, açıklayabildiği için daha çok kullanılır.

Arrhenius teorisi kullanım açısından bir hayli kolaydır. Ancak maddenin yalnızca proton içermesi (örneğin CH4, C6H6) onun asit özellikleri taşımasını gerektirmez. Ayrıca bir çözücü olmadan, yani protonu alacak bir karşı madde olmadan da asitlik özelliklerinden bahsedilemez. Diğer taraftan bir maddenin -OH içermesi (CH3OH) yine onun baz olduğu anlamına gelmezken -OH içermeyen bir madde de (örneğin C6H5NH2) baz özellikleri gösterebilir. CaO , bir baz özelliği gösterirken, SO2 , bir asit gibi davranabilir. Görüldüğü gibi Arrhenius teorisinin bir çok sakıncaları bulunmaktadır.

Kısa yazımlarda Arrhenius tanımı kullanılırken (HCl = H+ + Cl-) bundan sonraki asit baz yazımlarında L-B tanımı kullanılacaktır.

 

 

Tablo 5.2 Bazı Asit-Baz Tanımları

______________________________________________________________________

    Örnekler

_____________

Adı                                        Asit                                        Baz                        Asit        Baz

______________________________________________________________________

Lovoisier               N,P,S oksitleri                      Asit ile tepkimeye giren     SO3         NaOH

Liebig                    Yer değiştirebilen H+          H+ ile tepkimeye giren       HNO3     NaOH

Çözücü sistemi*  Çözücü katyonuı                               Çözücü anyonu                  BrF2+      BrF4 -

Lewis                     Elektron alan                       Elektron veren                     Ag+         NH3

Ingold-Robinson Elektrıofilik (alıcı)              Nükleofilik (verici)              BF3         NH3

Lex-Flood             Oksit iyonu alıcı                 Oksit iyonu verici                SiO2        CaO

Usanovich            Elektron alan                       Elektron veren                     Cl2          Na

__________________________________________________________

* NH3 +  NH3  = NH4+ +  NH2-

                            (Asit)     (Baz)

   BrF3 = BrF2+ + BrF4-

 (Asit)    (Baz)

 

 

Lowry-Bronsted' e göre nitrik asit ve amonyak suda aşağıdaki şekilde iyonlaşır:

 

HNO3  +  H2O =  H3O+  +NO3-

NH3 +H2O  = NH4+ +  OH-

NH4+ +  H2O  =  H3O+ +  NH3

 

Örneklerde su hem proton alıcı (baz), hem de proton verici (asit) olarak görülmektedir. Aynı maddenin asit ve baz özellikleri gösterebilmesi olayına amfoterik  özellik bu maddelere de amfoter maddeler adı verilir. Amfoter maddelere örnek olarak amonyak otoprotoliz tepkimesini de verebiliriz.

 

NH3 +  NH3  = NH4+ +  NH2-

 

Amonyak molekülleri arasında proton alış verişi gerçekleşmiştir.

 

 

5.3  PROTOLİZ, OTOPROTOLİZ, SUYUN OTOPROTOLİZİ

 

Bir asit – baz dengesinde proton alıp verme olayına protoliz denir.

 

CH3COOH  + NH3  = CH3COO- + NH4+

   asit1      +      baz2  =       baz1    +   asit2

 

Asetik asit ve amonyum iyonu proton vermektedirler ve asit olarak tanımlanırlar. Amonyak ve asetat iyonu ise proton aldıkları için baz olarak kabul edilirler.

 

NO2- + H2O    =   HNO2  +  OH-

baz1  +  asit2     =    asit1   +    baz2

 

Benzer durum nitrit iyonunun su ile verdiği tepkimede de görülmektedir. Nitrit iyonu ve hidroksil bazik özellik, su ve nitrik asit molekülü ise asidik davranış göstermektedirler.

 

Otoprotoliz ise aynı maddenin hem proton vermesi hem de almasıdır. Aşağıdaki tepkimelerde otoprotoliz olayını görebiliriz.

 

CH3OH  +  CH3OH  =  CH3OH2 + +  CH3O -

HCOOH  +  HCOOH  =  HCOOH2+  +  HCOO -

NH3 + NH3  =  NH4+ +  NH2-

H2O  +  H2O  =  H3O+ +  OH-

 

Görüldüğü gibi çözücü olarak bilinen birçok sıvı madde otoprotoliz yapmaktadır. Yukarıdaki tepkimelerin hepsi birer denge tepkimeleridir, ve denge eşitlikleri yazılabilir.

 

 

 

                [CH3OH2 +][ CH3O -]

Koto  =         

            [CH3OH]2

 

                [HCOOH2+][ HCOO-]

Koto  =         

            [HCOOH]2

 

 

Son tepkime suyun otoprotoliz tepkimesidir.

İki molekül sudan pozitif hidronyum iyonu ve negatif hidroksil iyonu meydana gelmektedir.

 

hidronyum iyonu:  H+. (H2O)                        (oksonyum)

hidrojen iyonu : H+                            (hidron)

Suyun otoprotoliz tepkimesi denge sabiti, derişimler cinsinden,

 

                    [H3O+][OH-]

Ksu,oto  =         

            [H2O]

 

olarak yazılabilir. Saf suda, (seyreltik çözeltilerde geçerli)  1 litrede 55.5 (1000/18) mol su bulunmaktadır. Meydana gelen hidroksil ve hidronyum derişimleri küçük olduğu için,

 

Ksu,oto'.(55.5)2   =  [H3O+][OH-]

 

yazılır ve sol taraftakiler sabit oldukları için (sıcaklık değişmediği sürece)

 

Ksu,oto =  Ks=  [H3O+][OH-]

 

elde edilir. Burada Ksu, suyun otoprotoliz denge sabitidir. Suyun denge sabiti 25 oC da 1.0x10-14 olarak bulunmuştur. Bu değer sıcaklık arttıkça büyümektedir. Örneğin 50  oC da  Ksu = 5.5x10-14 dür.

 

Suyun protoliz tepkimesinden, saf suda  [H3O+] = [OH-]  olduğu görülmektedir. Bu durumda,

 

[H3O+] = [OH-] = ( Ksu )1/2  =  1.0 x 10-7 M

bulunur.

Burada bir noktayı hatırlatmadan geçmeyelim. Aslında denge sabitlerinde aktivitelerin kullanılması gerekmektedir. Ancak seyreltik çözeltilerde aktiviteler yerine derişimlerin kullanılabileceğini önceki bölümlerde görmüştük. Oto protoliz tepkimelerinin denge sabitleri çok küçüktür; Kendi çözeltileri seyreltik kabul edilebilir. Bu nedenle suyun oto protoliz tepkimesinde derişimler kullanılmıştır. Ancak farklı kaynaklardan ortama iyonların gelmesi durumunda aktiviteler kullanılacaktır. Bunun uygulamasını aşağıdaki pH bölümünde göreceğiz.

 

 

5.4  pH

 

Çözelti ortamındaki hidronyum iyonları aktivitesinin logaritmasının negatif işaretlisine pH denir.

 

pH= -logaH+

 

Seyreltik çözeltilerde aktiviteler yerine derişimler kullanılabilir.

 

pH = log [H3O+]

 

Benzer şekilde,

 

pOH = - log[OH-]

 

yazılabilir. Daha sonra suyun denge sabitinin logaritması alınarak,

 

pH  +   pOH  =   pKsu

 

eşitliği elde edilir.

 

(pKsu = - log 10-14 = 14)

 

Kuvvetli asit ve bazların çözeltilerinde ortama konan asit veya baz tamamen çözünmüş kabul edilebileceğinden pH hesabı veya hidronyum iyonunun derişiminin hesaplanması kolaydır.

 

Örneğin 0.01 M  HCl çözeltisinde  H+  (H3O+)  derişimi ve pH:

 

HCl tamamen iyonlaştığı için,

 

[H3O+]   =   0.01 M

 

pH  =  - log (0.01) =  2

 

pOH + pH  = pKs =14

 

2  +  pOH = 14

 

pOH =12

 

olacaktır.

 

5.5    KUVVETLİ ASİT/BAZLARIN

       SEYRELTİK ÇÖZELTİLERİNDE pH

 

Seyreltik asit ve baz çözeltilerinde, suyun otoprotolizinden gelen hidronyum ve hidroksil iyonlarının derişimleri, asit veya bazdan gelenin yanında ihmal edilemez durumdadır. Bu nedenle suyun denge eşitliği kullanılarak hidronyum derişiminin hesaplanması gerekir. Bir örnekle olayı açıklayalım.

 

 

10-6 M  HClO4  çözeltisinde pH nedir?

 

Asit kuvvetli bir asit olduğu için tamamen iyonlaşır ve ortama 10-6 molar

proton verir.

Suyun otoprotolizi, ortama asitten gelen protondan etkilenir (Le Chatelier İlkesi). Su dengesi sola kayarak sudan gelen proton miktarı 10-7 M daha küçük olur.

 

Suyun otoprotolizi:

 

[H3O+] [OH-] =  10-14

 

Asidin iyonlaşması  :

 

HClO4  +  H2O                   H3O+   +   ClO4-

 

Kütle denkliği   :

 

[H3O+]T  =    [H3O+]su  +  [H3O+]asit

 

Sudan gelen hidronyum için :

 

[H3O+]su     =  [OH-]su

 

Asitten gelen hidronyum için :

 

[H3O+]asit   =    [ClO4-] =  10-6

 

Bu değerle kütle denkliği eşitliğinde yerine konur ve düzeltme yapılırsa aşağıdaki ikinci dereceden bir bilinmeyenli denklem bulunur.

 

[H3O+]T2   =  10-6  [H3O+]T +  10-14

 

Bu denklemin çözümünden ,

 

[H3O+]  =                                ve                    pH  =  6.98

 

olarak bulunur.

 

 

5.6  ZAYIF ELEKTROLİTLERİN İYONİZASYONU ve pH

 

Önceki bölümlerde zayıf elektrolitlerin su içinde kolayca çözünmedikleri belirtilmişti. Zayıf elektrolitlerin çözeltileri seyreltik olacağı için elektrik akımını iyi iletmezler. İyonlaşma bir tersinir tepkimedir ve zayıf elektrolitlerin iyonizasyonuna da denge kuralı uygulanır.

 

Çok sayıda, kuvvetli elektrolit maddeler ve elektrolit olmayan maddeler bulunmasına rağmen zayıf elektrolitlerin sayısı pek fazla değildir. Diğer taraftan zayıf asitlerin ve bunların tuzlarının dengelerinin, yaşayan organizmaların hayati fonksiyonlarındaki etkileri büyüktür. Kan, süt, mide suları tamponlu çözeltilerdir. Canlı protoplazmadaki hidronyum iyonu derişiminin kontrolü önemlidir. Bu bakımdan zayıf asit ve bazların davranışlarının ayrıntılı incelenmesi yararlı olacaktır.

 

 

 

 

5.6.1  Zayıf Monoprotik Asitlerin İyonizasyonu

 

Zayıf monoprotik asitler arasında sık kullanılanları asitlik sabitleriyle beraber verilmiştir.

__________________________________________________________

Asetik asit                            HC2H3O2                   Ka=1.75 x  10-15

 

Benzoik asit                         HC7H5O5                   Ka=6.3 x  10-15                                                                 

 

Borik asit                           H3BO3                       Ka=5.8 x  10-10                        

 

Formik asit                        HCOOH                    Ka=1.77 x  10-4                       

 

Hidrosiyonik asit               HCN                          Ka=7.2 x  10-10                          

 

Fenol                                  HC6H5OH                 Ka=1.3 x  10-10

 

Kloroasetik asit                 ClCH2COOH             Ka=1.4 x  10-3                       

 

Tartarik asit                        H2C4H4O6                 Ka1=9.04 x  10-4      Ka2=4.25 x  10-5                  

__________________________________________________________

 

Kuvvetli asitlerin sulu çözeltilerinde asit, tamamen iyonize olup denge söz konusu olmazken, zayıf monoprotik asitlerin örneğin asetik asidin, iyonlaşması aşağıdaki şekildedir.

 

HC2H3O   +   H2O   =    H3O+   +   C2H3O2-

 

(HOAc  + H2O = H3O+ +  OAc- ), (CH3COOH + H2O = CH3COO-  +H3O+ )

 

Asetik asit, su molekülleri ile tepkimeye girerek proton verip hidronyum ve asetat iyonları meydana getirmektedir. Tepkime tersinirdir ve az miktarda hidronyum ve asetat iyonu meydana gelirken asetik asidin büyük kısmı tepkimeye girmeden molekül halinde ortamda bulunmaktadır.

Yukarıdaki tersinir tepkimeye denge kanunu uygulanırsa,

 

                       [H3O+ ]  [OAc-]     

         Ka' = 

                       [HOAc] [H2O]       

 

yazılabilir.

Yukarıda belirtildiği ve iyonlaşma sabitlerinden (asitlik sabitleri) anlaşılacağı gibi, birçok zayıf monoprotik asit çözeltileri seyreltik çözeltilerdir ve denge formülünde aktiviteler yerine derişimler kullanılabilir. Diğer taraftan ortamda hidronyum iyonu haline dönen su molekülü derişimi de değişmemiş kabul edilebilir.

(Bir litre suda 1000/18 = 55,5  mol su bulunmaktadır.)

 

                       [H3O+ ]  [OAc-]     

         Ka'  = 

                         [HOAc] 55,5     

 

                       [H3O+ ]  [OAc-]     

    Ka  = Ka'                                 = 1.75 x 10-5

                             [HOAc]      

 

İyonizasyon sabiti olarak da bilinen dissosiyasyon sabiti = asitlik sabiti (denge sabiti) iletkenlik deneyleri ile 25 oC da 1.75 x 10-5 olarak bulunmuştur. Çeşitli asitlerin dissosiyasyon sabitleri tablolarda verilmiştir. Bu değerler yardımıyla belli bir miktar asidin suda ne kadar hidronyum iyonu meydana getireceği hesaplanabilir.

 

Genel bir uygulama olarak bir zayıf  asidin dissosiyasyon sabitinin hidronyum konsantrasyonunun hesaplanmasında nasıl kullanıldığında görelim.

 

HA zayıf asidi suda bir denge oluşturmaktadır.

 

HA   +   H2O   =  H3O+   +   A-

 

                       [H3O+ ]  [A-]     

         Ka  =                             

                            [HA]         

 

Aynı zamanda,

 

2H2O   =  H3O+ + OH-

 

dengesi bulunmaktadır. Görüldüğü gibi hidronyum için iki kaynak vardır. Kuşkusuz asidin çözülmesinden gelen hidronyum derişimi büyüktür ve sudan gelen ihmal edilebilir. (Çok düşük asit derişimlerinde ihmal hata getirebilir.) Yukarıdaki varsayım sonucu,

 

[H3O+ ]  =  [A-]     

 

yazılabilir.

Başlangıçta C olan asit derişimi sonunda asit ve asetat iyonu olarak görülmektedir ve

 

CHA  =    [A- ] + [HA]

     

olur.  [A-], yerine konur düzeltme yapılır,

 

[HA ]  = C -  [H3O+]

 

denge denkleminde yerine konursa,    

 

                               [H3O+ ]2     

         Ka  =                                

                            CHA - [H3O+]   

 

elde edilir. Bu  ikinci derece, bir bilinmeyenli denklemden

                              

   [H3O+ ]2  +  Ka [H3O+ ]   -   Ka  C =  O

 

 

                    -Ka  +{(Ka)2 +4Ka.CHA}1/2     

[H3O+]   =                                

                                       2

 

[H3O+] çözülebilir. Bunun için denge sabiti ve asidin ilk derişimlerinin

 

bilinmesi gerekmektedir.

 

Çoğu hallerde  CHA >>  [H3O+]   olduğu için,

 

                 [H3O+ ]2     

Ka  =                                

                     C

 

[H3O+ ]   =   (CHAKa)1/2

 

şeklinde hidronyum iyonu derişimi ve pH hesaplanır. Yalnız yukarıdaki varsayımın hata getirme oranının, Ka büyüdükçe arttığı akıldan çıkarılmamalıdır.

 

5.6.2 Zayıf Monoprotik Bazların İyonizasyonu

 

Zayıf monoprotik bazlar arasında, aşağıdakiler ilk akla gelenlerdir.

 

____________________________________________________

Amonyak                                          NH3                                  Kb= 1.8  x  10-5

 

Anilin                                               C6H5NH2                          Kb= 3.8  x  10-10

 

Fenolamin                                        C2H5ON2                          Kb= 2.77  x  10-5

 

Hidrazin                                            (HN2)2                              Kb= 3  x  10-6-10

 

Piridin                                               C6H5N                              Kb= 1.4  x  10-9

 

Metil amin                                        NH3 NH2                          Kb= 4.38  x  10-4

_______________________________________________________________

 

 

Bir bazı iyonlaşma dengesi genel olarak aşağıdaki gibi yazılabilir:     

 

B  +   H2O  =   BH+  +   OH-  

 

Örneğin amonyak aşağıdaki tepkimeye göre hidroksil iyonu meydana getirir.

 

NH3    +     H2O   =     NH4+    +     OH

 

 

 

                                  [NH4+]  [OH]

           Ki  =  Kb  =                                 =  1.76 x 10-5

                                         [NH3]  

 

Aynı zamanda,

               

          2H2O   =   H3O+   +    OH-

 

tepkimesi de olduğu için hidroksil amonyağın dissosiyasyonundan ve de sudan gelirken, hidronyum kaynağı yalnızca sudur.

Ortamdaki iyon ve moleküllerin derişimlerinin hesaplanması zayıf asit hesaplamalarında olduğu gibidir.

 

 

5.7   ZAYIF ASİT/KUVVETLİ ASİT

      (ZAYIF BAZ/KUVVETLİ BAZ) KARIŞIMLARINDA pH

 

Bunu bir örnekle açıklayalım.

Hidroklorik asit ve nitröz asiti bir miktar su içinde karıştırılarak formal derişimlerinin,

 

CHCl = 0.1 M   CHNO2 = 0.5 M

 

olduğunu kabul edelim. Çözüm için;

 

HCl + H2O          H3O+ + Cl-

 

HNO2 + H2O = H3O+ + NO2-

 

tepkimelerini dikkate almak durumundayız. Kuvvetli asit tamamen iyonlaşıp 0.1 M hidronyum verirken zayıf asit için denge denklemini dikkate almak zorundayız. Buna göre zayıf asitten gelen hidronyum derişimini x kabul edersek;

 

[H3O+]  = 0.1 + x

[NO2-]  =  x

[HNO2]= 0.5 – x

 

yazılabilir. Bunlar zayıf asitin denge ifadesinde yerlerine konularak çözümleme yapılır.

 

          [H3O+ ]  [NO2--]                    (x + 0.1)  (x)     

Ka  =                               ;     Ka  =

               [HNO2]                                (0.5 – x)         

 

Denge sabiti ile derişimlerin karşılaştırılması sonucu duruma göre bazı var sayımlar yapılarak çözüm kolaylaştırılabilir. Aksi halde ikinci derece (bazen daha yüksek dereceli) denklem çözülmek zorunda kalınabilir. Var sayımlar ve ihmaller yapılması halinde daha sonra değerler hesaplandıktan sonra yapılan var sayımların doğruluğu mutlaka kontrol edilmelidir.

 

Kuvvetli baz/zayıf baz karışımlarının pH hesaplamaları da benzer şekilde yapılır.

 

 

5.8  POLİPROTİK ASİTLERDE/BAZLARDA pH

 

 

Örnek olarak karbonik asiti alalım. Karbonik asit iki basamakta iyonlaşır.

 

I          H2CO3 + H2O = HCO3- + H3O+        Ka1 = 4.3 x 10-7

 

II         HCO3- + H2O = CO32- + H3O+          Ka2 = 5.6 x 10-11

 

III       2H2O   =   H3O+   +    OH-                 Ksu = 1.0 x 10-14

           

Suyun iyonlaşma tepkimesini de yazarsak ortamda üç hidronyum kaynağı bulunmaktadır. pH çözümü üç denklemin çözümü ile gerçekleşmek zorundadır. Ancak poliprotik asitin denge sabitlerinin hem küçük hem de birbirlerinden çok farklı olmaları durumunda, ki örneğimiz için geçerlidir. (sudan gelene de dikkat ederek) Denklemler birbirlerinden bağımsız (!) çözülebilir. Yani önce II. Tepkimenin varlığı ihmal edilir ve I. denklemden,

 

[HCO3-]    ve   [H3O+]

 

Derişimleri hesaplanır. Daha sonra bu kez birinci denklemden bulunan [HCO3- ] derişimi kullanılarak ikinci denklem çözülür. II. Denklem çözümünde CO32- derişimi (y) ile gösterilirse ortamdaki toplam hidronyum derişimi

 

[H3O+]T = y + [HCO3-]

 

olacaktır.

 

0.1  M H2CO3 çözeltisinde pH'ı hesaplayalım.

 

I          H2CO3 + H2O = HCO3- + H3O+        Ka1 = 4.3 x 10-7

             0.1 – x                  x            x 

 

II         HCO3- + H2O = CO32- + H3O+          Ka2 = 5.6 x 10-11

 

 

III       2H2O   =   H3O+   +    OH-                 Ksu = 1.0 x 10-14

           

        [HCO3- ] [H3O+]

Ka1 = 4.3 x 10-7 =                                 =

[H2CO3]

 

Önce I. denklemden, diğerleri ihmal edilerek, (çünkü denge sabitleri oranı  4.3 x 10-7 / 5.6 x 10-11 » 10 4)

 

              [x ] [x]

Ka1 = 4.3 x 10-7 =                                

  [0.1- x]

 

x =  [H3O+] = [HCO3- ] = 2.07 x 10-4 M

 

olarak hesaplanır. (0.1 >> x kabul edilmiştir.)

 

Şimdi de II denklemi kullanarak ikinci iyonlaşmadan gelen iyonların, bu arada toplam hidronyum derişimini bulabiliriz.

 

II         HCO3-    +     H2O  =  CO32-   +   H3O+                Ka2 = 5.6 x 10-11

      (2.07 x 10-4– y)                   y      (y + 2.07 x 10-4)

 

 

        [ CO32- ] [H3O+]       y (y + 2.07 x 10-4) 

Ka2 = 5 .6 x 10-11 =                              =

                                    [HCO3-]                 (2.07 x 10-4– y)      

 

 

İhmaller (2.07 x 10-4 >> y) yapılarak  

 

y= [ CO32- ] = 5.6 x 10-11 M

 

olarak hesaplanır. Toplam hidronyum:

 

[H3O+]T = (5.6 x 10-11  + 2.07 x 10-4) » 2.07 x 10-4 M

 

2.07 x 10-4 M bulunmuştur. Görüldüğü gibi ikinci iyonlaşmadan gelen hidronyum iyonu derişimi çok küçüktür. İhmallerimiz doğrudur.

 

 

5.9   İNDİKATÖRLER

 

Hidronyum iyonunun kontrolü biyokimyada, bakteriyolojide, sınai kimyada ve analitik kimyada çok önemlidir.

Daha önce gördüğümüz gibi hidronyum iyonu derişimi, [H3O+], belli bir değerde tutarak bazı metal sülfürleri çöktürürken, bazılarının çökmemesi kalitatif analizde sağlanmıştı.

Ortam pH'ını sabit tutmaya çalışırken bir biçimde de ne olduğunu deneysel olarak bilmek durumundayız. Bunun için indikatör sistemlerinden yararlanılır.

 

 

Tablo 5.3 indikatörler

 

İndikatör           Asit Rengi       Baz Rengi           pH aralığı             Ka

Timol mavisi                kırmızı                sarı                      1.2-3.0               2.2x10-2

Metil oranj                    kırmızı               turuncu                3.1-4.4                3.5x10-4

Brom fenol mavisi        sarı                     mavi                    3.0-4.6

Brom krezol yeşili        sarı                     mavi                    3.8-5.4               2.2x10-5

Metil kırmızısı              kırmızı               sarı                      4.2-6.2                 1.0x10-5

Bromkresol moru          sarı                     mor                     5.2-6.8               7.6x10-7

Brom timol mavisi        sarı                     mavi                    6.0-7.6               2.0x10-8

Fenol kırmızısı              sarı                     kırmızı                6.8-8.4               1.5x10-8

Timol mavisi                 sarı                     mavi                    8.0-9.6               1.2x10-9

Fenol fitalein                 renksiz               kırmızı                 8.3-10.0      

Timol fitalein                renksiz               mavi                     9.4-10.5

Alizarin sarısı                sarı                     leylak                 10.1-12.1

 

İndikatörler, enstrumantal sistemler ve kimyasallar  olmak üzere iki grupta incelenebilir. Enstrumantal sistemler arasında; elektroanalitik ve spektroskopik yöntemler en yaygın olanlarıdır.

Elektroanalitik yöntemle pH tayininde hidronyum iyonuna duyarlı pH elektrotları (cam elektrotlar) kullanılır. Elektrotun verdiği elektronik sinyal  bir potansiyometrede (pH-metre) gözlenir.

 

Spektroskopik olarak pH tayininde çözelti ortamının belirli dalga boyundaki ışını absorpsiyonu izlenir. Genellikle  iki yoldan biri izlenir

 

  1. Spektrometre adı verilen cihaz yardımıyla özellikle asit/baz titrasyonu sırasında pH değişimi izlenir.
  2. pH'a göre renk değiştiren bazı organik maddeler kullanılır. Bunların pH'a göre renk değiştirmelerinden (burada spektrometre görevini göz ve beyin birlikte sağlamaktadır) yararlanılır.

 

Aslında ikinci yol, bizim laboratuarlarda kullandığımız kimyasal indikatörlerin renk değişimini gözle izlemekten başka bir şey değildir.

 

Asit (veya baz) indikatörü olarak kullanılan kimyasallar genel olarak zayıf asit olan bu organik maddelerdir.

 

İndikatör renginin pH'a bağlılığı aşağıdaki indikatör iyonlaşma dengesinde görülebilir.

 

                  HIn    +    H2O    =    H3O+     +    In-

 

veya

 

                  In       +    H2O    =    InH+       +    OH-

 Çözelti:                 baz rengi                    asit rengi

 

Denge sabiti ifadeleri:

 

               [H3O+]  [In-]                          [InH+]  [OH-]

Ka  =                                         Kb =

                    [HIn]                                       [In]  

 

düzeltme yapılırsa aşağıdaki eşitlikler yazılabilir.

 

[HIn] / [In-] = [H3O+] / Ka

 

[In] / [InH+] = [OH-] / Kb

 

 

Denge formülünden türetilen eşitliklerde indikatör ve iyonların ortamdaki derişimleri hidronyum iyonu derişim ile denge sabitlerine bağlıdır.

İçinde indikatör bulunan çözeltinin rengi pH değiştikçe değişir. Yalnız insan gözü küçük değişikliklere duyarlı değildir. İndikatör ile iyon arasındaki oranın on kez değişmesi halinde ancak insan gözü fark edebilir.

 

Oranların yukarıdaki değerlerden küçük olması halinde indikatörün renk değişimi fark edilemez. Buna göre bir indikatörün hangi pH aralıklarında kullanılabileceği bulunabilir.

 

     [In-]                 Ka                    1

                   =                    =                                       Renk  1 (asit rengi)

    [HIn]           [H3O+]               10

 

     [In-]                 Ka                    10

                   =                    =                                       Renk  2 (baz rengi)

    [HIn]           [H3O+]                 1

 

 

Yukarıdaki oranlar denge formülünde iki kez yerine konursa;

 

1)    [H3O+]  = 10 Ka  

 

        logaritma alalım :

 

        pH1  = - log10 –logKa                       pH1 (asit rengi) = pKa + 1

 

                         

2)   [H3O+]  =    Ka / 10                 

      

       logaritma alalım :

                                  

       pH2   = -log 0.1 - logKa                           pH2 (baz rengi ) = pKa - 1

 

 

Asit renginden baz rengine dönüşüm için:

 

DpH =   ( pH2 – pH1 )  = (pKa -1) – (pKa + 1)

 

DpH =   2

 

bulunur.  Bunun anlamı indikatör çözeltisinin belirli bir renkten bir başka renge dönüşmesi ancak pH'nın "2" birim değişimi ile gözlenebilmektedir.

 

Yukarıdaki eşitlik yeniden düzenlenirse ,

 

pH   =  pKa   ±  1

 

elde edilir. Buradan da bir indikatörün hangi pH  aralığında kullanılabileceği belirlenebilir. Görüldüğü gibi indikatörün kullanım aralığı onun asitlik sabiti, Ka  tarafından   belirlenmektedir.

Buna göre Ka'sı 1x10-5   olan  bir indikatör 4-6 pH aralığında indikatör görevini yapabilir demektir. (İndikatör tablosunda aralıkların iki birim oluşuna dikkat ediniz.)

 

 

5.10  TAMPON ÇÖZELTİLER

 

Tampon çözelti, içinde kuvvetli asit veya baz ilave edildiğinde çözeltinin hidronyum iyonu konsantrasyonunun değişmesine direnç gösteren çözeltidir. Genel olarak tampon çözeltiler zayıf bir asit ile tuzu veya zayıf bir baz ile tuzunun karışımından hazırlanır . Ancak bir zayıf asit ile kuvvetli bir baz veya bir zayıf baz ile kuvvetli asit karışımları da tampon çözelti olarak kullanılabilir:

 

Zayıf asit ve zayıf asitin tuzu

Zayıf baz ve zayıf bazın tuzu

Zayıf asit ve kuvvetli baz

Zayıf baz ve kuvvetli asit

 

Çok kullanılan çeşitli tampon çözelti hazırlama çiftleri;

 

asetik  asit  – sodyum asetat

formik asit – sodyum format

amonyak - amonyum klorür

maleik asit  - sodyum hidrojen maleat

 

Genel olarak bir zayıf asitin sodyum tuzu, NaA,  zayıf asitin, HA, fazlası ile karıştırılarak tamponlar hazırlanır.

Şimdi tamponlama olayını inceleyelim.

 

Zayıf asit  / konjuge baz tamponlar;   HA / NaA

 

Tampon hazırlanırken [Asit]o derişimde zayıf asit [Tuz]o derişimde tuz ortama konulmakta olduğunu var sayalım.

Asitin suda iyonlaşması ve denge sabiti aşağıdaki gibidir.

 

       HA + H2O  =  H3O + A-                 

 

               [H3O+] [A-]

   Ka  = 

                   [HA]                

     

Buradan hidronyum derişimi,

 

                               [HA]

      [H3O+]   =  Ka       

                                [A-]

 

olarak yazılabilir.

 

Ortamda sodyum tuzunun tamamen iyonlaşmasından gelen  [A-]

 

[A-] = [Tuz]o

 

tampon hazırlanırken kullanılan tuzun derişimine eşittir. Ayrıca bir miktar A-, zayıf asitin (tuzun varlığında) iyonlaşmasından gelmektedir. Bu miktar oluşan hidronyum iyonu derişimine eşittir.

 

Diğer taraftan zayıf asitin iyonlaşma yüzdesinin az olduğu (denge sabiti küçük ve de tuzdan gelen anyon iyonlaşmayı ters yönde etkilemektedir) kabul edilirse denge sonrası asit derişimi, ortama başlangıçta konulan asit derişimine, [Asit]o, eşit kabul edilebilir:

 

[HA] = [Asit]o - [H3O+] » [Asit]o

 

Şimdi zayıf asitin denge ifadesinde değerleri yerlerine koyabiliriz.

 

                                [HA]            [Asit]o

      [H3O+]   =  Ka             = Ka

                                [A-]              [Tuz]o

 

Görüldüğü gibi başlangıçdaki asit ve tuz derişimleri bilinmesi durumunda ortam pH'ı hesaplanabilir.

Bundan çıkan anlam,  pH'ın  ( hidronyum iyonu derişiminin ) zayıf asitin derişimi ile o asitin anyonunun  ortama verilmesine neden olan tuzun derişimine bağlı olduğudur.

 

 

Burada bir var sayımın yapıldığını hatırlatmakta fayda vardır. Aşağıdaki tepkimeye göre tuz anyonu (ileride göreceğimiz gibi) hidroliz olarak ortama hidroksil iyonu ve de asit molekülü vermektedir. Ancak bu tepkimelerin denge sabitleri bizim tampon çözeltimizi etkilemeyecek kadar küçüktür.

 

                                                                                      Ksu

       A- + H2O     = OH- + HA                  Kh     =

                                                                               Ka

 

 

Tampon çözeltilerin amacı ortamda meydana gelebilecek deişimlere karşı koyarak pH'ı sabit tutmaktır. Ortama çözücü eklemek, asit veya baz, tuz ilavesi halinde tampon çözelti pH'ı sabit tutmaya çalışır. Ancak yüksek oranlarda bunların eklenmesi tamponun özelliğini bozar. Diğer bir ifade ile her tampon çözeltisinin bir tamponlama kapasitesi vardır.

 

Şimdi yukarıda söylenenleri bir örnekle görelim.

 

Zayıf bir asit olan asetik asit ile onun bir tuzu olan sodyum asetattan hazırlanacak tampon çözeltide hidronyum iyonu derişimi,

 

                                 [HOAc]

         [H3O+] =  Ka

                                  [OAc-]

               

formülü ile verilmektedir. Örneğin 0.5 M asetik asit ile 0.5 M sodyum asetat çözeltisi 1 litre su içerisinde hazırlanmış ise, pH ,

                      

                                               0.5

     [H3O+]  =  1 . 75 x 10-5                 = 1.75 x 10-5                pH = 4.74                                          

                                               0.5                                                                          

                                              

şeklinde  bulunur.

 

Yukarıda görüldüğü gibi ortamda hidronyum iyonu derişimi  1.75 x 10-5 mol/L dir.

Hazırlanan çözeltiye 0.1 mol HCl ilave edilirse ortamın hidronyum iyonu derişiminin fazla değişmediğini  aşağıdaki hesaplamadan görelim.

 

Ortalama 0.1 mol HCl ilave edilmesi halinde,  HCl tamamen iyonlaştığı için 0.1 mol H3O+ ilave edilmiş demektir.

 

0.1 mol H3O+   +   OAc-  = H2O  + HOAc

 

(Var sayım: çözelti hacmı 1 litre)

 

Tepkimeye göre 0.1 mol asetik asit oluşur. Bu durumda asetat iyonu 0.5 mol'den 0.4 mole düşerken asetik asit 0.5 molden 0.6 mole çıkmış bulunmaktadır.

 

 

                                          0.6 / 1.0

[H3O+]  = 1.75 x 10-5                                            = 2.6 x10-5  M          pH  = 4.58

                                          0.4 / 1.0

 

Denge formülünde hidronyum iyonu derişimi 2.6x10-5 molara  yükselmiştir,  pH ise 4.76 dan 4.58'e düşmüştür.

 

Çözeltinin tamponlanmış olması durumunda 0.1 mol HCl 1 litre suya konulduğunda pH = 1 olacaktı.

Görüldüğü gibi çözeltinin tamponlanmış olması pH’da ancak 0.20 lik  bir değişime müsaade etmiştir.

 

Tampon çözeltilerde, ilave edilen asit veya baz ne kadar olursa olsun [H3O+] sabit  kalır anlamı  çıkarılmamalıdır. pH’daki değişme "1" den fazla ise tamponlama kapasitesi aşılmış kabul edilir.

 

Bir başka çok rastlanan tampon çözelti NH3 ile NH4Cl karışımı ile hazırlanır. Amonyak suda iyonlaşır ve denge oluşur.

 

 

NH3   +   H2O  = NH4+   +   OH-

 

                 [NH4+] [OH-]

Kb    =

                       [NH3]

 

                         [NH3]o                                  [Baz]o          

[OH-] = Kb                            = Kb

                         [NH4+]o                     [Tuz]o

 

 

Görüldüğü gibi [OH-],  hidroksil iyonu derişimi, ortamdaki NH3 ile onun tuzunun (NH4Cl) derişimlerine bağlıdır.

Ortama sonradan asit konması halinde tepkime sağa, baz konması durumunda ise tepkime sola giderek pH'ı sabit tutmaya çalışır.

 

Yukarıda değinildiği gibi tampon çözeltiler kuvvetli asitlerin zayıf tuzlarla, kuvvetli bazların zayıf asitlerle karıştırılması ile de hazırlanabilirler. Bu tür çözeltiledeki pH hesaplamaları yukarıdaki hesaplamalara çok benzer. Yalnızca bu çözeltiler hazırlandığında önce ortamda bir nötralleşme oluşarak tuz meydana gelir. Ardından da bu tuz çözünerek yukarıdaki çözeltiler konumuna gelirler.

 

 

5.11  HİDROLİZ

 

Genel olarak bir maddenin su ile verdiği tepkimeye hidroliz denir. Ancak bizim sulu çözeltilerimizde hidroliz, anyon veya katyonların su ile verdikleri tepkimeler verilen addır.

Örneğin A- iyonu (örneğin NaA tuzundan gelmektedir) su ile tepkimeye girerek hidroliz tepkimesi oluşur ve bir asit meydana gelir.

 

A-    +  H2O  =  HA  +  OH-

 

Sodyum iyonu hidroliz olmaz. Çünkü,

 

Na+ + H2O = NaOH + H+

 

Tepkimesi kararlı değildir ve geri dönerek ortama sodyum iyonunu tekrar verir. Burada şunu söyleyebiliriz: hidroliz tepkimesi sonrası kuvvetli asit veya baz oluşması görülmesi halinde hidroliz gerçekleşemez

 

Hidroliz olayının aslında bir bazın, A- iyonlaşmasından başka bir şey olmadığı görülmektedir. Hidroliz sabiti de bazlık sabiti olarak düşünülebilir.]

 

Bu denge için hidroliz sabiti aşağıdaki şekilde yazılır.

 

                      [HA]  [OH-]

Kh    = Kb = 

                           [A-]

 

Eşitliğin sağ tarafın pay ve paydası [H3O+] ile çarpılırsa

                         

 

                [HA][OH-][H+3O]                                Ksu

Kh  =                                                         Kh= 

                     [A-][ H+3O]                                      Ka

 

elde edilir. Görüldüğü gibi hidroliz denge sabiti suyun denge sabitinin hidroliz olan iyonun (asitinin) dissosiyasyon sabiti (asitlik sabiti) oranına eşittir.

Örneğin sodyum asetat suya ilave edilirse asetat iyonu su ile tepkimeye girer ve hidroliz tepkimesi ;

 

Ac-   +   H2O =   HAc  +   OH-

 

şeklindedir.

 

Zayıf asitin dissosiyasyonu :   HAc  +  H2O  =   H3O+  +   Ac-

 

Suyun dissosiyasyonu:            H2O  +   H2O  =   H3O+  +   OH-

 

Asetat iyonunun hidroliz dengesi için hidroliz sabiti ,

 

 

                [ HAc ]   [OH-]                                   [HAc][ OH-][ H3O+]

Kh  =                                                        Kh =

                        [Ac-]                                                [Ac-]  [ H3O+]

 

 

              Ksu                  1.0 x 10-14

Kh  =                 =                                      =    5.7  x  10-10

               Ka                  1.75 x 10-5

 

 

olarak hesaplanır.

 

Yukarıdaki genel hidroliz tepkimesine dönersek A-  iyonunun hidroliz ile meydana gelen asit ve hidroksil iyonlarının derişimleri eşittir.

 

[HA] =  [OH-]

 

Öyleyse,

 

              Ksu                     [OH-]2

Kh  =                 =                          

               Ka                      [A-]

 

yazılabilir.

 

[A-]  =  C   kabul edilirse (hidroliz öncesi derişim)

 

                   KsuC                 

[OH-]  =  [             ] 1/2                          

                    Ka                     

 

ve,

                          Ksu Ka

[H3O+]      =  [               ]1/2     ***Bak            

                             C

 

Eşitliğinden hidronyum iyonu derişimi ve dolayısı ile pH hesaplanabilir.

 

Yukarıda hidroliz ile meydana gelen asit ve hidroksil iyonu derişimlerinin anyonun ilk derişimine göre çok küçük olduğu kabul edilmiştir. Uygulamada çoğu kez böyle durumlarla karşılaşılır. Buna rağmen yine de bir hidroliz derecesinden bahsedilebilir. Aşağıdaki örnekle hidroliz derecesin nasıl hesaplanacağını görelim.

 

0.25 M bir litre sodyum asetat çözeltisinde pH nedir? Hidroliz derecesini bulunuz.

 

Ac-  +   H2O  =   OH-   +   HAc

0.25-x                   x              x

 

 

               Ksu          [OH-] [HAc]               x2

Kh  =                =                              =                 =  5.7 x 10-10

               Ka                [Ac-]                  0.25 - x

 

 

Şimdi iki yol izleyebiliriz.

 

I.  0.25  yanında x ihmal edilebilir. O takdirde

 

x2  = (0.25) (5.7x 10-10)  =   1.4  x  10-10

 

x = [OH-] =1.19x10-5  mol/L

 

pOH  = 4.92   pH  = 9.08

 

bulunur.

 

Görülüyor ki  1.19 x10-5, 0.25'e göre ihmal edilmesi halinde büyük bir hata söz konusu değildir.

 

II. İkinci derece bir bilinmeyenli denklem çözülebilir.

 

x2 + (5.7x10-10) x -1.4 x10-10  =  0

 

        -5.7 x10-10  +   [(5.7x10-10)2 + (4)  (1.4x10-10)]1/2

x1 = 

                                              2

 

x1=1.18x10-5  mol/L  = [OH-]

bulunur. Her iki yolla bulunan değerler arasında % 0.8'lik bir hata vardır.

Şimdi de hidroliz yüzdesini (derecesini)  bulalım.

 

                          1.18x10-5

%  hidroliz  =                               x 100  =  0.0047

                              0.25

 

Tuz katyonunu asit özelliği göstermesi de mümkündür. Örneğin amonyum iyonu,

 

NH4+  +  H2O   = NH3  +  H3O+

 

Tepkimesine göre hidroliz olur. Yukarıdakine benzer şekilde ,

 

                     Ksu            [NH3] [H3O+]                        

Kh  = Ka =                =                                                   

                     Kb                  [NH4+  ]                         

 

yazılabilir.

 

[H3O+] =    [NH3]  ,  [NH4+  ] =   C

 

alınırsa ,

 

                    KsuC

 [H3O+] = (               )1/2

                      Kb

 

formülü çıkarılabilir.

 

Yukarıdaki örneklerimiz yalnız anyon veya yalnız katyonun hidroliz olduğu tepkimelere örnekti. Bunlarda ortama konulan tuzun ya anyonu, ya da katyonu hidroliz olmaktadır.

 

Zayıf asit ile zayıf bir bazın meydana getirdiği tuzun sudaki iyonlaşması sonrası hem anyon hem de katyon hidroliz olabilir. Bunu bir örnekle gösterelim.

 

Amonyum siyanür örneğimizde amonyum ve siyanür iyonları hidroliz olmaktadır.

 

I.         NH4CN                NH4+ + CN

II.        NH4+ + H2O = NH3 + H3O+

III.      CN- + H2O = HCN + OH-

 

II. ve III hidroliz tepkimelerinin denge sabitleri yukarıda yapıldığı gibi bulunabilir.

 

(Kh)NH4+ = Ksu / KNH3 = 10-14 / 1.75 x 10-5 = 5.7 x 10-9

 

(Kh)CN- = Ksu / KHCN = 10-14/ 7.2 x 10-10 = 1.39 x 10-5

 

Hidroliz sabitlerine baktığımız zaman siyanür hidroliz tepkime sabitinin diğerine göre çok büyük olduğunu görmekteyiz. Böyle durumlarda hidroliz sabiti büyük olan iyonun hidroliz tepkimesinin etkili olduğunu kabul ederek (diğerini ihmal edip) pH hesaplamasına geçebiliriz.

 

Amonyum asetat gibi tuzlarda bu durum biraz daha karmaşıktır. "C" M amonyum asetat suda tamamen iyonlaşarak amonyum ve asetat iyonları oluşur. Bunlar hidroliz olarak amonyak ve asetik asit verirler.

 

I.         NH4CN                NH4+ + CN

 

II.        NH4+ + H2O =  NH3    +  H3O+                                                    

III.      Ac -   + H2O  =  HAc   +   OH-                                           

IV.      H2O  +  H2O =   H3O+  +  OH-                                                   

 

 

                      Ksu                       [NH3][H3O+]

(Kh)NH4+ =                  =                                    » 10-9             

                      Kb                     [NH4+  ]

 

 

                      Ksu                     [HOAc][OH-]

(Kh)Ac -  =                   =                                   » 10-9               

                      Kb                     [Ac- ]

 

 

Ksu= [H3O+]  [OH-]

 

Amonyum ve asetat iyonlarının hidroliz sabitleri 10-9 dolaylarında ve birbirlerine eşittir. Bu durumda birisini diğerine tercih etme şansımız yoktur. Bu durumda ortak çözüm yapmak zorundayız.

 

Hidroliz tepkimesi:

 

NH4+  +  Ac -  +   H2O  =   HAc   +  NH3                          

 

 

             [HAc] [NH3]  [H3O+]  [OH-]                                Ks

Kh =                                                          =

             [NH4+] [Ac-]  [H3O+]  [OH-]                  Ka . Kb

                                                          

 

Denge ifadesinde pay ve paydayı [H3O+]  [OH-] ile çarparsak,

 

Hidroliz denge sabitini suyun amonyağın ve asetik asitin iyonlaşma sabitlerine bağlı olarak veren bir formül çıkarabiliriz.

 

Şimdi bir varsayımlar yaparak 

 

Ka » Kb           [NH4+] » [Ac-] = C            ve             [HAc] » [NH3]

 

kabul edrsek,

 

     [HAc]2

Kh =

                     C2

 

[HAc] = C (Kh)1/2 = C {[Ksu/(Ka.Kb)]1/2}

 

[HAc] bulunduktan sonra bu asitin iyonlaşma tepkimesi kullanılarak pH yalnızca denge sabitlerine bağlı olarak bulunabilir.

 

                        [Ac-] [H3O+] 

[HAc] =                                      = C {[Ks/(Ka.Kb)]1/2}

                               Ka

 

[Ac-] = C

 

olduğu kabul edildiği için,

 

 

                        C Ka                            Ks

[H3O+] =                               (                             )1/2  

                           C                          Ka. Kb

 

Sadeleştirme sonrası,

 

                    Ka. Ksu

[H3O+] = (                   )1/2         

                        Kb

 

Hidronyum iyonu derişiminin, yalnızca, asitlik ve bazın iyonlaşma sabitlerine bağlı olarak (tuz derişimine bağlı olmadan) bulunabileceği görülmektedir.

 

Bir başka örnek olarak NaH2PO4 tuzunun çözeltisinde pH hesaplaması yapalım.

 

0.1  M NaH2PO4 çözeltisinde pH nedir?

 

Ortamda çeşitli dengeler oluşacaktır: Ancak her şeyden önce tuzun tam iyonlaştığını var sayalım.

 

NaH2PO4            Na+ + H2PO4-

 

Sonra;

 

H2PO4- = H+ + HPO42-                                   I

H2PO4- + H2O = H3PO4 + OH-                      II                 

2H2O = H+ + OH-                                          III

 

dengeleri gerçekleşecektir.

 

{ HPO42- = H+ + PO42- } denge sabiti çok küçük olduğu için ihmal edilmiştir.

 

 

Birbirine yakın sonuçlar veren farklı çözümler deneyebiliriz.

 

1. YOL. Tüm bilinmeyenleri (4 tanedir) dikkate alarak dört eşitlik yazabiliriz:

 

Asitin iyonlaşma dengesi; I. denge

Asitin hidrolizi;                 II denge

Suyun iyonlaşması

Yük denkliği;             [Na+] + [H+] = [H2PO4-] +2[HPO42-] + [OH-]  

Kütle denkliği;           0.1 =   [H2PO4-] +  [HPO42-] +  [H3PO4] 

 

Kurulan eşitliklerin çözümünden pH hesaplanabilir.

 

2. YOL.  Olayı toplam hidroliz şeklinde (amonyum asetat örneğinde olduğu gibi ele alabiliriz.

 

 

NaH2PO4            Na+ + H2PO4-

 

2H2PO4- + H2O = HPO42- +  H3PO4              (hidroliz tepkimesi)

 

Denge sabitibi yazalım:

 

                   [HPO42-] [H3PO4] [H+]

Kh =

                          [H2PO4-]2 [H+]

 

Eşitliğin pay ve paydasını [H+] ile çarpar ve düzenleme yaparsak hidroliz sabiti;

 

Kh = K2/K1

 

şeklinde bulunur.

 

2H2PO4- + H2O = HPO42- +  H3PO4                         (hidroliz tepkimesi)

0.1 -2x                      x               x

 

 

                  x.x

Kh =                        = 6.16 x 10-8/5.89 x 10-3  = 1.04 x 10-5  

             (0.1 - 2x)2                 

 

 

x @ 3.16 x 10-3 M = [HPO42-] = [H3PO4] 

 

Şimdi [HPO42-] veya [H3PO4]  kullanılarak pH hesabını yapabiliriz.

Örneğin:

 

H3PO4              = H+ + H2PO4-

3.16 x 10-3 –y       y       0.1 + y

 

 

              [H2PO42-] [H+]

K1 =                                       

                  [H3PO4]   

 

                (y) (0.1 + y)

K1 =                                 =    

             (3.16 x 10-3 –y)         

 

y  @ 1.86 x 10-5

 

pH = 4.73

 

 

3. YOL.

 

H2PO4- = H+ + HPO42-                                   I

H2PO4- + H2O = H3PO4 + OH-                      II 

 

Tepkimelerinin denge sabitlerine bakalım. I. tepkimenin 6.16 x 10-8 ; II.tepkimenin (hidroliz) denge sabiti 1.7 x 10-12. Bu durumda hidroliz tepkimesini ihmal ederek çözümü gerçekleştirebiliriz.

 

pH = 4.11

 

Değinilen çözüm yolları arasında hatalı görünmekle beraber son yöntem çoğu kez tercih edilir. Çünkü gerçek değer deneysel olarak pH-metre ile bulunmaktadır.

 

5.12    KATYON HİDRATLARININ ASİTLİĞİ

 

Fe(H2O)63+ + H2O = [Fe(H2O)5(OH)]2+ + H3O+       Kh = Ka

 

Metal hidrat iyonu, denge sonrası ortamı, asidik yapmaktadır. Olay bir tür hidrolizdir ve hidroliz sabitleri aynı zamanda hidratın asitlik sabitidir.

 

Fe3+     6.7 x 10-3         Cu2+    5.0 x 10-9

Cr3+     1.6 x 10-4         Ni2+     5.5 x 10-10

Al3+     1.1 x 10-5         Zn2+     2.5 x 10-10

Fe2+     5.0 x 10-9

Yukarıda bazı metal hidratların hidroliz (asitlik) sabitleri verilmiştir.

 

5.13  POLİAMİNLER ve AMİNO ASİTLER

 

Poliaminler

 

Poliaminler zayıf bazdır ve genellikle tampon çözelti hazırlamada ve metal iyonları için kompleks reaktifi olarak kullanılır.

 

Etilen diamin (en)

 

H2NCH2CH2NH2 + H2O  = H3+NCH2CH2NH2  + OH-          

 

Kb1= [enH+] [OH-]/[en] = 8.55x10-5

 

H3+NCH2CH2NH2 + H2O = H3+NCH2CH2NH3+ + OH-       Kb2 = 7.09x10-8

 

Kb2 =  [enH22+][OH-] [enH+] = 7.09x10-8

 

 

enH22+ + H2O  = H3O+ + enH+                              Ka1 = Ksu / Kb2

 

enH+    + H2O   = H3O+ + en                          Ka2 = Ksu / K b1

 

 

Örnek : Etilendiamin monohidrojenklorür derişimi 0.01 M olan bir tampon çözeltide (pH= 7) etilendiamin dihidrojenklorür derişimi ne olmalıdır?

 

enHCl     =  enH+    + Cl-                   

en(HCl)2 = enH22+ + 2Cl-                  

 

 

enH22+ + H2O  = H3O+ + enH+              Ka1 = 1.41x10-7

 

enH+    + H2O   = H3O+ + en              Ka2 = 1.17x10-10

 

[enH+]/[enH22+] = Ka1 / [H3O+] = 1.41x10-7 /10-7 = 1.41

 

[en] / [enH+] = Ka2 / [H3O+]   = 1.17x10-10/ 10-7 = 1.17x10-3

[en] << [enH+]

 

[enH+] = 0.01 M ; [enH22+] = 0.0071 M dır.

 

Aminoasitler

 

Daha önce belirtildiği gibi asitler karşısında baz, bazlar karşısında asit özelliği gösteren bileşiklere amfoterik maddeler denir. Canlılarda proteinlerin ve dolayısı ile canlıların yapı taşlarından olan amino asitler bu tür özellikler gösteren maddelerdir. Bunları diğer amfoterik maddelerden ayıran en büyük özellik her şeyden önce, daha başlangıçta asit olarak tanımlanmış olmalarıdır.  Halbuki sulu ortamın pH'ına bağlı olarak ortamda farklı yapıda bulunurlar.

Bunlar bazik karakterli amin grubu ve de asidik karakterli karboksilik grup içerirler.

 

Tablo 5.4  Bazı Aminoasitler ve İyonlaşma sabitleri

 

Amino asit                           Karboksilik asit,  pKA1=K1                Amonyum grubu, pKA2= K2

Alanin                                                   2.348                                                    9.867    

Arginin                                                  1.823                                                    8.991

Asparagin                                            2.14                                                       8.72

Aspartik asit1.                                     9.90                                                       10.00

Sistein                                                   1.71                                                       10.77

Glutamik asit                                      2.23                                                       9.95

Glutamin                                              2.17                                                       9.01

Glisin                                                     2.35                                                       9.78       

Histidin                                                 1.7                                                         9.08

Leüsin                                                   2.33                                                       9.75

Lisin                                                      2.64                                                       9.08

Serin                                                      2.19                                                       9.21

 

Genel formülleri,

 

H2N – CH(R) – COOH

 

şeklindedir. Amino asitlerde kuvvetli bazik amin grubu (Kb@5x10-5) karboksildeki protonu alarak zwitter iyon adı verilen bir yapı oluşturur.

 

H3+N – CH(R) – COO-          Zwitter iyon

 

Düşük pH'larda hem amin grubu hem de karboksil grubu protonlanır.Yüksek pH'larda ise ikiside protonsuzdur.

 

Bir başka amino asit örneği ile zwitter iyon oluşma koşulunu nasıl belirleyebileceğimizi görelim.

Tipik bir amino asit olan glisin için suda aşağıdaki üç önemli denge söz konusudur:

(Not: tepkimeler yukarıdakilerden farklı görünmekle beraber tamamen aynı asit, baz iyonlaşmaları veya hidroliz olaylarıdır.)

 

1.  NH2CH2COOH = NH3+CH2COO                             ( zwitter iyon, GH )

 

2.  NH3+CH2COO - + H2O = NH2CH2COO - + H3O+      (G-, Ka = 2 x10-10   )

 

3.  NH3+CH2COO - + H2O = NH3+CH2COOH + OH-      (GH2+,Kb =2x10-12 )

 

Birinci denge tepkimesi molekül içinde proton yer değiştirmesidir. Asidik taraf karboksilden bir proton, bazik taraf amin grubuna geçmektedir. Bir tür asit/baz nötralleşmesidir.  Oluşan bu iyona zwitter iyon adı verilir. İkinci ve üçüncü tepkimeler bu zwitteriyonun su ile verdiği tepkimelerdir. İkinci tepkime bir asit iyonlaşması, üçüncü tepkime bir baz iyonlaşmasıdır. Bunların denge ifadeleri aşağıda verilmiştir.

 

            [NH2CH2COO - ][H3O+]

Ka =

                 [NH3+CH2COO-]

 

            [NH3+CH2COOH][ OH-]

Kb =

                 [NH3+CH2COO-]

 

Denge sabitleri karşılaştırıldığında Ka>Kb olduğu için Glisinin sudaki çözeltisi hafif asidik olacaktır. (Diğer aminoasitler için denge sabitlerine bakarak sudaki çözeltilerinin asidik mi yoksa bazik mi oldukları söylenebilir.)

Glisin nötral su ortamında asidik olurken ortamın asitliğinin değiştirilmesi ile bu durum bozulur. Asitlik arttıkça (pH azaldıkça) II tepkime sola, III tepkime sağa ilerler. Böylece ortamdaki anyonik ve katyonik parçaların derişimi değişir. Ortam pH'ı belli bir değere ayarlandığında ortamdaki anyon ve katyon derişimleri eşit olur. (Çözelti elektriği iletemez). Bu pH değeri o amino asit için izoelektrik nokta olarak adlandırılır. (Amino asitlerin Elektroforez ile ayrılmaları ve kalitatif/kantitatif tayinlerinde yararlanılır.)

 

Glisinin izoelektrik noktası (pH) şöyle bulunabilir:

 

İzoelektrik noktada (pH'da),

 

[NH2CH2COO - ] = [NH3+CH2COOH]

 

olacaktır.

 

Kb'yi Ka'ya böler, [OH- ] yerine de Ksu/[H3O+] yazarsak,

 

[H3O+]izo. = (Ka.Ksu/Kb)1/2

 

Ka Kb ve Ksu değerlerini yukarıdaki eşitlikte yerlerine koyarsak izoelektrik noktanın pH = 6.0' da olduğunu görürüz:

 

[H3O+]izo = (2 x 10-10 x 1 x 10-14/ 2 x 10-12)1/2 = 1 x 10-6

 

(pH)izo = 6.0

 

(Not: Amino asitlerin titrasyonlarında asidik veya bazik taraflardan birisi bir asit veya baz ile maskelenir. Diğer taraf, uygun reaktif ile titre edilir.)

 

ÖRNEKLER

 

  1. 0.05 M H2L+ içinde (Leüsin)
  2. 0.05 M HL içinde
  3. 0.05 M L- içinde pH'ları hesaplayınız.

 

Çözüm bir H2A şeklindeki asitin çözümü gibidir.

 

 

 

5.14 POLiPROTİK ASİTLERDE İYONLAŞMA,  İYON ve MOLEKÜL DERİŞİMLERİNİN pH'A BAĞIMLILIĞI

 

H2A asitini ele alalım.

 

H2A + H2O = HA - + H3O+    K1 =

 

HA- + H2O = A - + H3O+       K2 =

 

 "A" içeren parçaların toplamı CT ,

 

CT = [H2A] + [HA -]+ [A -]

 

Şimdi parçaları birer oran şeklinde ifade edelim. (Proton sayısı arttıkça parametre sayısı artar)

 

ao = [H2A]/CT

 

a1 = [HA -] / CT

 

a2 = [A -] /CT

 

Denge sabitlerinden [HA -] ve [A -] değerleri çekilir ve CT eşitliğinde yerlerine konursa;

 

CT = [H2A] + [HA -]+ [A -]

 

CT = [H2A] + K1 [H2A] / [H3O+]  + K1 K2 [H2A] / [H3O+]2

 

ve

                           CT [H3O+]2

[H2A] =

              [H3O+]2 + K1 [H3O+]2 + K1 K2

 

şeklinde ifade edilebilir. Şimdi de parametreleri yazabiliriz.

 

[H3O+]2

ao =

[H3O+]2 + K1 [H3O+]2 + K1 K2

 

K1[H3O+]

a1 =

[H3O+]2 + K1 [H3O+]2 + K1 K2

 

 

K1 K2

a2 =

[H3O+]2 + K1 [H3O+]2 + K1 K2

 

Görüldüğü gibi alfa parametreleri ile pH arasında bir bağıntı vardır.Buna göre pH değiştikçe ortamdaki

 

[H2A],   [HA -],   [A -]

 

derişimleri değişecektir. İstenirse, bu derişimler

 

[H2A] = CT ao                [HA -] = a1CT                 [A -] = a2/CT

 

Eşitlikleri ile hesaplanabilir. Bunun için önce alfa değeri pH'a bağlı olarak ya bir tablodan veya grafikten bulunur.

 

Örnek: pH = 4.5 de karbonik asit çözeltisinde ortamdaki iyon ve molekül derişimlerini bulunuz. pH'a bağlı bu derişimlerin fraksiyonlarını (a'lar) pH-a grafiğinde gösteriniz.

 

 

 

BÖLÜM  6

­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­_______________________________________________________________________________________

 

 

 

 

 

KOMPLEKSLER KOMPLEKSOMETRİ

 

 

 

 

6.1  KOMPLEKSLER

 

Hidronyum iyonunun H3O+ şeklinde gösterildiğini biliyorsunuz. Yine biliyorsunuz ki H3O+, H2O.H+ şekildedir. Burada su içinde hidrojen iyonu su molekülü ile bağlanmış ve hidronyum iyonunu oluşturmuştur. Benzer şekilde tüm iyonlarda su içinde, su molekülleri ile çevrelenerek [M(H2O]n+ şeklinde hidratlar oluştururlar. Su içinde çözünen aluminyum sülfatın Al2(SO4)3, aluminyum ve sülfat iyonları şeklinde bulunduğunu söylemek tamamen doğru değildir. Doğrusu Al(su) ve SO42-(su) veya Al(H2O)n3+ ve (SO4)m2- şeklindedir. Burada, en azından iyonların polar su molekülleri ile çevrelendiğini görmekteyiz. Bazı durumlarda iyon etrafındaki su molekülleri daha sıkı bağlanmışlardır ve bunların sayıları bellidir. Örneğin Cr3+ iyonu suda Cr(H2O)63+ şeklinde, 6 tane su molekülünü çevresinde toplamıştır. Bu şekilde bağlanan su molekülleri iyonun özelliklerini etkiler. Örneğin:

 

[Al(H2O)6]3+ + H2O = [Al(H2O)5OH]2+ + H3O+

 

[Fe(H2O)6] 3+ + H2O =  [Fe(H2O)6(OH)]2+ + H3O+

 

tepkimeleri ile hidratlı metal iyonları ortamın asitliğini etkilemektedirler.

Genel olarak birden fazla atomdan oluşmuş iyonlara, kompleks iyonlar demek mümkündür. Buna göre  SO42-, PO43-, OH-, ClO4-, kompleks iyonlar olarak nitelendirilebilir. Aslında bunlar daha çok molekül(!), iyon (kök) olarak adlandırılırlar. Bunların gerçek kompleks iyon ve ya da moleküllerden farkları kendilerini meydana getiren atomlara veya parçalara ayrıldıklarında tamamen farklı özelliklerde iyon veya parçaların oluşmasıdır. Yani kompleks tamamen farklı bir yapıda ve özellikte taneciğe dönüşmüştür.

Örneğin SO42- kendisini meydana getiren O2 molekül ve  S atomlarına dönüştüğünde oluşan bu molekül ve atomlar SO42-'den çok farklı özelliklerdedir. Bunların tekrar bir araya getirip, tekrar sülfat oluşturması için koşulların yeniden dikkatli bir şekilde hazırlanması gerekecektir. Bu nedenle bunlara kompleks nitelemesi yapılmaz.

Halbuki [Zn(NH3)4]2+ iyonu su içinde kendisini oluşturan Zn2+ iyonları ile NH3 moleküllerine kolayca ayrılabilir. Bu bir dengedir ve kolayca iki yöne ilerletilebilir. Bu nedenle anlatılan molekül veya iyonları tanımlamak için;

Bir merkezi atom ile etrafında belirli sayıda atom, iyon veya molekülün bağlanması ile oluşan ve kolaylıkla kendisini meydana getiren taneciklere ayrılabilen yapılara kompleks denir şeklinde bir tanım, anlamlı olacaktır. Buna göre kompleks bir merkezi atom ve buna bağlı ligand adı verilen molekül, iyon veya atomdan oluşan anyon, katyon veya nötral molekül, olabilir.

Yukarıdaki örneklerde Al3+,Cr3+,Fe3+ merkezi atomlar, H2O, NH3 ligandlardır.

 

 

                        NH3               

          NH3                  NH3

                        Co                   Cl3-

            NH3                      NH3

                        NH3

 

Kobalt amino kompleksi kobalt merkezi iyonu ve amonyak moleküllerinden oluşmaktadır. Kompleks kolaylıkla suda kobalt iyonu ve amonyak moleküllerine ayrılabilir. Ayrıca kobaltın, örneğin kobalt klorür şeklindeki tuzunun suda çözündüğü düşünülürse, uygun koşullarda kobaltamino klorür tuzu şekilde görüldüğü gibi çöktürülebilir.

 

6.2   KOMPLEKS OLUŞUMUNA ETKİLİ FAKTÖRLER

 

Komleks oluşmasında ve kararlılığında merkezi atomun cinsi, yükü, yarı çapı, ligandın türü önemli etkenlerdir. Ayrıca sıcaklı ve basınç diğer önemli etkenlerdir.

       

          

 Tablo 6.1 Bazı İyonların Kompleks Oluşturma Eğilimleri

 

İyon                          Yük            Yarı çap     Dipol moment     Kompleks oluşma

K+                              +1                           1.33                       0.75                       Çoz ender

Hg2+                           +2                           1.10                       1.80                       Nadir

Cd2+                                 +2                           0.97                       2.1                          Çoğu zaman

Zn2+                           +2                           0.74                       2.7

Co2+                                 +2                           0.72                       2.8

Ni2+                            +2                           0.69                       2.9

Fe3+                            +3                           0.64                       4.7                          Her zaman

Cr3+                            +3                           0.63                       4.8

Co3+                                 +3                           0.63                       4.8

Pt4+                            +4                           0.65                       6.2

 

 

          Tablo 6.2   Bazı ligandların Hidrat Kompleksi Oluşturma Eğilimleri

 

İyon                          İyon çapı              İyonik Potansiyel               Hidrasyon derecesi

Cs+                               1.69                                     0.59                       çok zayıf

Rb+                              1.48                                     0.68

K+                                1.33                                     0.75

Na+                              0.95                                     1.05                        zayıf

Ba2+                             1.35                                     1.48

Li+                                0.60                                     1.70                       hidrasyon olur

Sr2+                              1.13                                     1.78                      

Ca2+                                   0.99                                     2.00

Mg2+                            0.68                                     3.1                          kuvvetli

Al3+                              0.50                                     6.0                          hidratasyon

 

Merkezi atomun iyon yarı çapının yüküne oranı metal iyonunu kompleks oluşumuna yatkınlığının en önemli göstergesidir. Tablo 6.1'de bazı metal iyonlarını kompleks oluşturma eğilimleri görülmektedir

Çapı küçük ve yükü büyük olanlar daha kolay kompleks oluşturmaktadırlar. Ancak bu kural, örneğin bakır iyonunda olduğu gibi, her zaman geçerli değildir. Bunun nedeni kompleks oluşumuna yalnızca elektrostatik kuvvetlerin değil, atomun dış kabuk elektron orbitallerinin de rol oynamasıdır. Buna göre küçük atom hacmına sahip olan geçiş elementleri, önemli komplekskler meydana getirirler.

Diğer taraftan ligand çapı da kompleks oluşumunda etkilidir. Ligand çapı küçüldükçe ligand-metal iyon bağı daha kuvvetli olur.

Ayrıca ligandın yükü, dipol momenti kompleks bağ (kovalent) oluşumunda etkilidir.

Tablo 6.2'de bazı katyonları hidrat kompleksi oluşturma eğilimleri verilmiştir. Tabloda görüldüğü gibi metal yükü arttıkça kompleks oluşma eğilimi artmaktadır.

 

6.3   KOMPLEKS OLUŞMASI

 

Kompleks oluşumunda merkezi atom ile ligand arasındaki,

 

  1. elektrostatik kuvvetler
  2. koordinant kovalent bağ kuvvetleri

 

rol oynar.

Elektrostatik kuvvetler, yüklü merkezi atom (iyon) ile yüklü (iyon) veya dipol momenti olan bir ligand arasında oluşur. Örneğin klorür iyonu (Cl-) yüklü bir ligandır. Ag+ ile AgCl2- komplesini oluştururken klorür ve gümüş iyonu elektrostatik çekim kuvvetleri, onların bir arada bulunup kompleks oluşturmasını sağlar. Halbuki gümüş hidrat kompleksinde yüklü gümüş iyonu polar su molekülleri ile elektrostatik kuvvetle bir arada bulunarak hidrat kompleksi meydana getiriler. [Su proton tarafı pozitif, oksijenler tarafı negatif bir mıknatıs gibidir. Yani polardır. Pozitif iyonlar (metal iyonları) negatif iyonlardan (sülfat, fosfat, nitrat) daha küçük oldukları için metal iyonlar su moleküllerini daha sıkı tutarlar.]

Metal iyonunu ligand ile yaptığı bağ sayısına metalin koordinasyon sayısı adı verilir. Kobalt, bakır, nikel, aluminyum, demir iyonlarının koordinasyon sayıları altı, gümüş, çinko, kurşunun koordinasyon sayıları ise dörttür (Ligandların metal iyonu ile yaptıkları bağ sayısına da diş adı verilir.)

Kovalent bağ ile kompleks oluşumunda ligand, elektronlarını metal iyonu ile ortak kullanma yoluna gider. Böylece ortak elektron kullanımı ile orbital oluşması koordinat bağ, (kovalent bağa göre daha zayıf), olarak adlandırılır. Bunda;

 

1. merkezi atomun kararlı fakat tamamlanmamış orbitallerine elektron   alması,

2. merkezi atomun yeteri kadar koordineli molekül veya iyon alarak simetrik bir yapıya dönüşme eğilimi rol oynar.

 

 

 

 

            Tablo 6.4.   Bazı ligandlar

 

Formül                  Adı                                        Yükü                     Okunuşu

CO                         karbonmonoksit                    0                          karbonil

H2O                       su                                                              0                          akuo

NH3                       amonyak                                                0                          amino

C5H5N   piridin                                                       0                          piridin

CH3COO-             asetat                                                      -1                          asetato

CN-                        siyanür                                    -1                          siyano

SCN-         tiyosiyanür                                            -1                          tiyosiyonato

NO2-                       nitrit                                                        -1                          nitrito

NH2-                      amid                                                       -1                          amido

OH-                        hidroksil                                                 -1                          hidrokso

F-                            florür                                                       -1                          floro

Cl-                          klorür                                                     -1                          kloro

SO32-          sülfit                                                        -2                          sülfito

S2O32-     tiyosülfat                                               -2                          tiyosülfato

 

Bu tür bağlar geçiş elementlerinin komplekslerinde görülür. Çünkü bunlarda, çinkodan skandiyuma kadar, 3d orbitalleri dolu değildir. Paylaşılmamış elektronlar bulunur.

 

 (yalnız her geçiş elementinin kompleksi koordinat kovalent bağ ile oluşmaz. Örneğin FeF63- elektrostatik, Fe(CN)63- koordinat kovalent bağ ile kompleks oluşturmuşlardır).

 

6.3  KOMPLEKS TÜRLERİ

 

Kompleksleri genel olarak oluşumlarını göz önüne alarak üç gruba ayırabiliriz

 

  1. Katyon ile anorganik ligandın oluşturduğu kompleksler
  2. Katyonlar ile anorganik anyonların oluşturduğu kompleksler
  3. Anorganik katyonlar ile organik ligandların oluşturduğu kompleksler

 

Adlandırılmalarında önce ligand ve sayısı (yunan ön ekleri takılarak) di, tri, tetra, penta, heksa, hepta söylenir, ardından merkezi atom ve yükseltgenme basamağı söylenir. Aşağıda bazı örnekler verilmiştir.

 

Ni(H2O)62+                  heksaakuonikel (II) kompleksi

Cu(H2O)62+                            heksaakuobakır (II) kompleksi                                         

Zn(H2O)42+                             tetraakuoçinko (II) kompleksi                      

Ag(H2O)4+                              terraakuo gümüş (I) kompleksi            

Co(H2O)62+                             heksaakuokobalt (II) kompleksi

Sn(OH)42-                               tetrahidroksokalay (II) kompleksi

Al(OH)63-                               heksahidroksoaluminyum (III) kompleksi

Fe(CN)64-                                heksasiyanodemir (II) kompleksi

Fe(CN)63-                                heksasiyanodemir (III) kompleksi

Fe(C2O4)33-                             trioksalatodemi (III) kompleksi

CuCl42-                                   tetraklorobakır (II) kompleksi

 

Şimdi de çeşitli komplekslere örnekler verelim

 

Katyon – anorganik molekül kompleksleri

 

hidrat

 

Al(H2O)63+                  Cr(H2O)63+

Be(H2O)43+                             Sn(H2O)63+     

 

amonyak

 

Zn(NH3)42+                             Cu(NH3)62+

Ni(NH3)62+                  Ag(NH3)2+

Cd(NH3)42+                 Co(NH3)63+

Zn(NH3)42+

 

Katyon-anorganik anyon kompleksleri

 

Halojen

 

AgCl2- AgCl32-               PbCl42- CuCl2-  CuCl42-                HgCl2-

AuCl4- PtCl62-  SnCl62- CoCl63-

 

AgBr2- PbBr42-

 

HgI42-

 

AlFl63-  SiF42-

 

 

 

Siyanür

 

Ag(CN)2-           Co(CN)42-                         Fe(CN)63-                          Ag(CN)2-

Cu(CN)32-          Zn(CN)42-                          Ni(CN)42-

 

Tiyosiyanür

 

Ag(SCN)2-                        Hg(SCN)42-                      Fe(SCN)63-

 

Tiyosülfat kompleksleri

 

Ag(S2O3)23-                      Hg(S2O3)22-                      Bi(S2O3)33-                        Cu(S2O3)22-Pb(S2O3)22-

 

Sülfür kompleksleri

 

AgS33-                 SbS33-                  SnS32-

 

Homoatomik kompleksler

 

I3-

S22-

 

Hidroksil kompleksleri

 

Al(OH)63-                                          [Al(H2O)63+ + OH- = Al(OH)63-]

Zn(OH)42-

Cr(OH)63-

 

Hidratlardan hidroksil kompleksleri oluşumu basamaklar halinde şöyle gösterilebilir.

 

Al(H2O)63+ + H2O = Al(H2O)5 (OH)2+ + H3O+

Al(H2O)5 (OH)2+ + H2O = Al(H2O)4 (OH)2 + + H3O+

Al(H2O)4 (OH)2+ + H2O = Al(H2O)3 (OH)3 + H3O+

Al(H2O)3 (OH)3 + H2O = Al(H2O)2 (OH)4- + H3O+

Al(H2O)2 (OH)4- + H2O = Al(H2O) (OH)52- + H3O+

Al(H2O) (OH)52- + H2O = Al(OH)63- + H3O+

 

Bu arada amfoterik özellik gösteren bazı hidroksil bileşiklerin asidik ortamda davranışlarını şöyle özetleyelim

 

Amfoterik tuzlar:

 

Asidik ortamda

 

Al(H2O)3(OH)3 +  3H3O+ = Al(H2O)63+ + 3H2O

 

Zn(H2O)2(OH)2 +  2H3O+ = Zn(H2O)42+ + 2H2O

 

Cr(H2O)3(OH)3 +  3H3O+ = Cr(H2O)63+ + 3H2O

 

Bazik ortamda

 

Al(H2O)3(OH)3 +  OH- = Al(H2O)2(OH)4- + H2O

 

Cr(H2O)3(OH)3 +  OH- = Cr(H2O)2(OH)4- + H2O

 

Zn(H2O)2(OH)2 +  2OH- = Zn(OH)42-+ 2H2O

 

Katyon – organik anyon kompleksleri

 

Metal- Organik katyon  kompleksleri

                       

H

                             O                           O

 

CH3        C       N                               N        C        CH3

                                          Ni

 

CH3        C       N                               N        C        CH3

                                                          

                              O                        O

                                           H

 

Nikel-dimetilglioksim

 

 

 

 

 

        O        C           O

 Fe

                                          O  C           O

 

 

Demir oksalat

 

 

                                                  4+                        

                   NH2        CH2

     Pt                                      

                   NH2           CH2

 

 

Etilen daimin platin

 

                                                                                                 2-

 O           C           O                           O           C           O

                                           Be

 O           C           O                           O           C           O

 

 

Berilyum oksalat

 

6.5  KOMPLEKSLERİN İYONLAŞMALARI

 

Kompleksler suda denge sabitlerine göre iyonlaşırlar. Örneğin Gümüş amino kompleksi iki basamakta iyonlaşır:

 

Ag(NH3)2+ = Ag(NH3)+ + NH3         K1 ={[Ag(NH3)+][ NH3]}/[Ag(NH3)2+]

 

Ag(NH3)+ = Ag+ + NH3                 K2= {[ Ag+][ NH3]}/[Ag(NH3)+]

 

Net tepkime;

 

Ag(NH3)2+ = Ag+ + 2NH3             K = {[ Ag+][ NH3]2}/[Ag(NH3)2+]

 

Tepkimelerin denge ifadeleri de yanlarında verilmiştir. İyon ve moleküllerin derişimlerinin bulunması hepsinin ortak çözümü ile mümkün olabilir.

Yukarıdaki paragraflarda bazı ametal tuzlarının hidratlarının ortamda asidik veya bazik davranışları gösterilmişti.

 

Cr(OH)3 = Cr3+ + 3OH-         Kç

 

Cr(OH)3 = CrO2- + H3O+       Ki

 

Yukarıda tipik bir amfoterik tuzun sudaki davranışı görülmektedir.

 

Al(H2O)3(OH)3 +  3H3O+ = Al(H2O)63+ + 3H2O

Al(H2O)63+ + H2O = Al(H2O)5 (OH)2+ + H3O+

 

Benzer durum aluminyum için de geçerlidir. Tüm tepkimeler dengedir.

 

İleride göreceğimiz EDTA-Metal komplekslerinin iyonlaşmaları;

 

MY+(n-4) = Mn+ + Y4-               Ki = (1/KMY) = {[Mn+][Y4-]}/[MY+(n-4)]

 

şeklindedir. Oluşan EDTA iyonu (Y4-), ortamın pH'ına göre farklı formlarda olabilir. EDTA çözeltilerinde Y4-  ve metal iyonlarının derişimlerinin nasıl hesaplanacağı ileriki paragraflarda  açıklanmıştır.

 

 

6.6  KOMPLEKSOMETRİK TİTRASYONLAR

 

6.6.1  Giriş

 

Titrasyon tepkimesi bir kompleks oluşumuna dayanmaktadır. Diğer tür titrasyonlarda olduğu gibi bu titrasyonlarda da kantitatif sonuç alınabilmesi aşağıdaki koşulların gerçekleşmesine bağlıdır.

 

  1. Tanımlanabilen bir tepkime oluşmalı.
  2. Tepkime tamamlanmalı.
  3. Tepkime hızla sonlanmalı.
  4. Uygun bir indikatör bulunmalı.

 

Yukarıda değinildiği gibi merkezi atom metal iyonları elektron çifti veren ligandlarla koordinasyon bileşikleri diğer adıyla kompleksler meydana getirirler. Meydana gelen kompleksler anyonik, katyonik veya nötral olabilirler. Bu konulara yukarıda ayrıntılı biçimde değinilmişti.

Tablo 6.5'de titrasyonda kullanılan titrantlar ve bazı uygulamaları verilmiştir.

 

         Tablo 6.2.1  Bazı İnorganik Kompleks Oluşma Titrasyonları

 

Titrant                       Titre Edilen Madde            Açıklamalar

Hg(NO3)2   Br-, Cl-, SCN-, CN-              Nötral civa (II) kompleksleri oluşur

AgNO3       CN-                                        Ag(CN)2- kompleksi oluşur

NiSO4               CN-                                  Ni(CN)42- oluşur.                                  

KCN                          Cu2+, Hg2+, Ni2+    Siyanür kompleksleri oluşur

 

Tabloda verilen titrasyonlarda çeşitli indikatörler kullanılır. Titrant olarak kullanılan bir aminokarboksilik asit olan etilendiamintetra-asetik asitin (EDTA) kompleksometrik titrasyonlarda önemi büyüktür.

Aşağıda kısa bir genel giriş yaptıktan sonra EDTA titrasyonları geniş bir biçimde ele alınacaktır.

 

Kompleksometrik titrasyonlar  metalin kordinasyon sayısına bağlı olarak basamaklar halinde yürür. Örneğin Civa (II) iyonunun klorür ile verdiği kompleks tepkimesi iki basamakta yürür.

 

Hg2+ + Cl- = HgCl+                            K1 = 5.5 x 106

 

HgCl+ + Cl- = HgCl2                          K2 = 3.0 x 106

 

Net tepkime,

 

Hg2+ + 2Cl- = HgCl2                          K = K1 x K2 = 1.6 x 10+3

 

şeklindedir. Bu tür titrasyonlarda çizilecek titrasyon eğrileri için diğer titrasyonlardaki yol  izlenir. Yani, titrasyon eğrisinin belirlenebilmesi için gereken minimum altı nokta bulunur. Hesaplamalar sırasında analitik kimyanın genel kuralları çerçevesinde yaklaşımlar, ihmaller yapılır.

 

 

 

 

6.2.2  EDTA Titrasyonları

 

Etilendaimintetraasetikasit formülden görüldüğü gibi altı dişli bir liganddır.  Dişler 4 hidrojen atomunun yer değiştirmesi ve 2 tane de  azottaki paylaşılmamış elektronlardan kaynaklanmaktadır. 

                                    

                                                O

                                              

 C

                                     C                       CH2

                     

                                               C         CH2

                            O                                           N  CH2

                  

           M

 

     O                                          N             CH2

 

C      CH2    CH2                  

 

O   C                          

                                                 

                                           O                                    

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

70 kadar metal ile 1:1 kompleks meydana getirir. Şekilde görüldüğü kararlı bir yapıdaki Metal-EDTA komplesi düzlemsel bir biçimdedir.

 

EDTA dört basamakta proton vererek iyonlaşır. (Proton dışında geri kalan EDTA, Y4- şeklinde gösterilmiştir.)

 

H4Y + H2O = H3O+ + H3Y-                           Ka1 = 1.02 x 10-2

 

H3Y- + H2O = H3O+ + H2Y2-                         Ka2  = 2.14 x 10-3

 

H2Y2- + H2O = H3O+ + HY3-                         Ka3  = 6.92 x 10-7

 

HY3- + H2O = H3O+ + Y4-                             Ka4 = 5.50 x 10-11

 

Son basamakta oluşan Y4- metal iyonları (Mn+) ile kompleks oluşturur.

 

Mn+ + Y4- = MY+(n-4)               KMY = [MY+(n-4)]/[Mn+][Y4-]

Tablo 6.5'de bazı metallerin EDTA ile oluşturdukları komplekslerin oluşum denge sabitleri görülmektedir.

 

           Tablo 6.5  Bazı Metallerin EDTA ile Komplekleşme Kabitler

 

Katyon                     KMY                                        Katyon                  KMY

Ag+                            2.1 x 107                               Cu2+                                          6.3 x 1018             

Mg2+                          4.9 x 108                               Zn2+                                           3.2 x 1016

Ca2+                                 5.0 x 1010                              Cd2+                                       2.9 x 1016             

Sr2+                            4.3 x 108                               Hg2+                                          6.3 x 1021

Ba2+                           5.8 x 107                               Pb2+                                       1.1 x 1018

Mn2+                          6.2 x 1013                                     Al3+                                        1.3 x 1016

Fe2+                            2.1 x 1014                              Fe3+                                            1 x 1025

Co2+                                 2.0 x 1016                                     V3+                                         8 x 1025

Ni2+                            4.2 x 1018                              Th4+                                           2 x 1023

 

EDTA'nın sulu ortamda iyonlaşma tepkimesine bakıldığında ortamda iyonlaşma ile oluşan Y4- iyonu pH ile doğrudan ilişkilidir. Belli bir derişimde ortamda bulunan metal iyonları ile tepkimenin meydana gelebilmesi Y4- derişimine dolayısı ile de pH değerine bağlıdır.

pH'ın  Y4- derişimine etkisini görmek için [H+] (hidronyum) derişimi ile ilişkisini gösteren basit tanımlamalardan yararlanılır.

 

ao = [H+]4/D                  a1 =K1[H+]3/D                     a2 = K1K2[H+]2/D      

 

a3 =K1K2K3[H+]D                                         a4 = K1K2K3K4/D

 

D = [H+]4 + K1[H+]3 + K1K2[H+]2 + K1K2K3[H+]+ K1K2K3K4

 

Diğer taraftan Ortamdaki Y4- derişiminin toplam EDTA iyon ve molekülleri içindeki oranı,

 

a4 = [Y4-]/CT

 

şeklinde yazılabilir. Burada CT toplam EDTA'yı göstermektedir.

 

CT = [Y4-] + [HY3-] + [H2Y2-] + [H3Y-] + [H4Y]

 

Yukarıdaki eşitlikten  [Y4-] çekilirse, [Y4-] = a4 x CT bulunur. Bu durumda pH'a bağlı a4 değerinin öncelikle bulunması gerekir.

K değerleri kullanılarak pH'a bağlı olarak hesaplanmış bazı a4 değerleri Tablo 6.6'da verilmiştir.

 

                     Tablo 6.6.  pH'a Bağlı a4 Değerleri

 

pH                   a4                          pH                        a4

2.0                 3.7 x 10-14                                    7.0                          4.8 x 10-4

3.0                 2.5 x 10-11                                    8.0                          5.4 x 10-3

4.0                 3.6 x 10-9                              9.0                          5.2 x 10-2

5.0                 3.5 x 10-7                                      10.0                       3.5 x 10-1

6.0                 2.2 x 10-5                              11.0                       8.5 x 10-1

 

EDTA titrasyonları pratikte dört şekilde uygulanır.

 

I.                    Doğrudan titrasyon

Titrant EDTA çözeltisi doğrudan titre edilecek madde üzerine uygun bir indikatörün varlığında eklenerek eşdeğer nokta belirlenir.

 

M2+ + H2Y2- = MY2- + 2H+

 

II.                 Geri Titrasyon

Tayini yapılacak metal çözeltisine aşırı oranda EDTA (Na2H2Y) eklenir,(hacmı belli). Tepkimenin gerçekleşmesi için bir süre beklenir. Daha sonra, artan EDTA, Mg2+ ile titre edilir. (EDTA, piyasada Na2H2Y tuzu şeklinde satılır. EDTA'nın kendisi suda çözünmez.)

 

M2+ + H2Y2- = MY2- + 2H+

H2Y2 + Mg2+ = MgY2- + 2H+

 

III.               Alkalimetrik Titrasyon

Nötral ortamda tayin edilecek metal çözeltisine aşırı oranda Na2H2Y eklenir. Açışa çıkan proton bir baz ile titre edilir.

 

M2+ + Na2H2Y = MY2- + 2H+

 

2H+ + OH- = H2O

 

 

 

IV.               Yer Değiştirme titrasyonu

Titre edilecek madde çözeltisine aşırı miktarda MgY2- çözeltisi eklenir. Madde, magnezyum ile yer değiştirir.

 

Mg2- + M2+ = MY2- + Mg2+

 

Açığa çıkan Mg2+, EDTA ile titre edilir.

 

EDTA titrasyonlarınde çeşitli boyalar indikatör olarak kullanılır. Ancak bunlar için en yaygın olarak kullanılanları ErioChrome Black T ve Calmagite'dir.

 

 

                                                 OH                                                  OH

 

  _          

      SO3                                                          N          N

 

 

 

 

                                  NO2                                                                                        CH3

 

Sondaki benzen halkasına CH3 bağlanması ile Calmagite meydana gelir.

ErioChrome Black T görüldüğü gibi üç proton verebilen zayıf bir polibazik asittir. Suda iyonlaşması aşağıdaki şekilde yazılabilir.

 

H3In + H2O            H2In- + H3O+    Tam iyonlaşma

                                     Kırmızı

H2In- + H2O = HIn2- + H3O+             K1 = 5 x 10-7

                                      Mavi

HIn2-+ H2O = In3- + H3O+                 K2 = 2.8 x 10-12

                                      Kavuniçi

Metal iyonu içeren çözeltiye indikatör konulduğu zaman ortam genelikle kırmızı görünür. Ortamdaki metal iyonu tamamen titre edilip tümü MY2- haline döndüğü zaman ortamdaki HIn2- mavi olarak görünür, (titrasyon dönüm noktası).

 

MIn- + HY3- = HIn2- + MY2-

 

   Kırmızı                  Mavi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bugün 6 ziyaretçikişi burdaydı!
SİTEMİZDE YAKINDA EKLENECEK KONULAR

1)KİMYA3 ENSTRUMANTAL KİMYA SINAV SORULARI 2)KİMYA3 ORGANİK KİMYA SINAV SORULARI 3)KİMYA1 GENEL KİMYA LAB SORULARI

SİTEMDE BAŞKA SİTELERDEN AŞIRMA BİLGİLER YOKTUR BUNLARI BİZZAT KENDİM UPLOAD ETMİŞ BULUNMAKTAYIM VE BAŞKA HİÇ BİR SİTEDE BU BİLGİLERİ BULAMAZSINIZ VE BU KAYNAKLAR PARA İLEDE ÖLÇÜLEMEYECEK NİTELİKTE BİLGİLERDİR SAYGILARIMLA Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol